Hayatımda gördüğüm en uzun kirpiklerdi onlar. Bir daha o kadar uzun kirpikler görmedim.

Dokuz yaşında bir çocuğa aitti. 

İsrail’in şimdi baskınlar düzenlediği ve neredeyse çalışamaz hale getirdiği Gazze Şifa Hastanesi’nde, başında sargılarla hareketsiz yatan bir çocuğa.

2002 yılıydı. İsrail ordusu, o zamanlar sık sık ‘hedef gözeterek öldürme’ saldırıları düzenliyordu. Yani onlar öyle diyordu bu saldırılara. Ortadan kaldırmaya çalıştıkları birinin evine, aracına füze saldırısı düzenliyorlar, etrafta başka kimlerin olduğunu umursamamalarına rağmen, umursuyormuş izlenimi vermeye çalışıyor, “Hedef gözeterek vurduk” ifadesini bu nedenle kullanıyorlardı.

İşte o uzun kirpiklerin sahibi, böyle bir saldırı sırasında, okuldan eve dönerken yaralanmıştı. Bitkisel hayattaydı. Kurtulma şansının olmadığını söylemişlerdi.

“Siz ve diğer gazeteciler İsrail’in bize ne yaptığını gördükten sonra, fişini çekeceğiz” demişti, beni yoğun bakıma sokan hastane görevlisi.

Şimdi de her gün Gazze’de kirpikler kapanıyor, şimdi de nereden baktığınıza bağlı olarak, tuhaf tanımlamalar yapılıyor ve insanlığın ortak acısı olması gerekenler araçsallaştırılıyor. 

Ne oldu gerçekten?

7 Ekim’de Hamas’ın silahlı unsurları, İsrail’e saldırdıklarında gerçekten ne olduğunu bilmiyoruz. Muhtemelen çok uzun süre de öğrenemeyeceğiz.

Bu saldırının gerçekleşme ihtimali olduğuna dair aslında önceden istihbarat alındığına, istihbaratın İsrailli yetkililerce dikkate alınmadığına dair kuvvetli şüphe uyandıran epey yazı ve haber okudum.

Fakat saldırılar olduğunda, bir kesim buna çoktan ikna olmuştu. Zaten İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’dan başkası beklenemezdi.