“Suçluların gücünden bağımsız olarak her mağdur için adalet isteyenler için tarihi bir gün.”
Bu sözler, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (UCM) Filistinli mağdurları temsil eden avukat Triestino Mariniello’e ait.
Mariniello’ya bu sözleri söyletense UCM’nin savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan sorumlu tuttuğu İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında 21 Kasım’da tutuklama emri çıkarmış olması.
Tutuklama kararının tamamını okumak isteyenler, bu linke göz atabilir.
Bu, 22 yıl önce kurulan mahkemenin Batı müttefiki üst düzey yetkililer hakkında çıkardığı ilk tutuklama emri.
Lahey merkezli mahkeme ayrıca, Hamas’ın askerî lideri olarak bilinen Muhammed Deif için de aynı gerekçelerle tutuklama emri çıkardı. İsrail, Deif’i Gazze’de öldürdüğünü iddia ediyor, Hamas ise Deif’in öldüğünü kabul etmiyor.
Karara uyulacak mı?
Akıllardaki en önemli soruysa bu tutuklama kararına uyulup uyulmayacağı.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kurucu anlaşması olan Roma Statüsü’ne göre, statüye taraf alan 124 devlet aranan kişileri tutuklama ve UCM'ye teslim etmekle yükümlü.
İsrail ise Roma Statüsü’ne taraf değil.
Afganistan ve Ermenistan hariç Asya ülkelerinin önemli bir çoğunluğu, Ortadoğu ülkeleri, ABD, İsrail ve Türkiye Roma Statüsü’ne taraf değil. Fakat Latin Amerika ülkelerinin tamamı, AB ülkelerinin tamamı Kanada ve Afrika’daki bazı ülkeler UCM kurucu anlaşmasına üye.
AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Joseph Borrell, UCM’nin kararının tüm AB üye ülkeleri için bağlayıcı olduğunu zira hepsinin Roma Statüsü’ne taraf olduğunu X’teki paylaşımıyla da hatırlattı.
İsrail'in en büyük insan hakları grubu olan B’Tselem'den Sarit Michaeli, UCM üyesi devletlere emirleri uygulayacaklarını açıkça ifade etmeleri çağrısında bulundu.
Belçika, İrlanda ve Hollanda, UCM’nin Netanyahu ve Gallant için çıkardığı tutuklama emrine uyacaklarını açıkladılar. Almanya, Fransa gibi bazı ülkelerde de bu konuda resmî bir açıklama yapılmadı ancak siyasetçilerin bazıları UCM kararını destekleyen açıklamalarda bulunup, ülkelerinden harekete geçmesini istedi.
İngiltere İçişleri Bakanı ise “UCM soruşturmalarının büyük bir çoğunluğu İngiliz hukuku, güvenlik kurumları ve hükümetinin meselesi haline gelmiyor. Uluslararası alanda en ciddi suçları soruşturmak ve kovuşturmak için birincil uluslararası kurum olan Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) bağımsızlığına saygı duyuyoruz" açıklamasını yaptı.
Netanyahu’ya en net desteği veren AB ülkesi ise Macaristan oldu. Ülkesindeki özgürlükleri giderek kısıtlayan Macaristan Başbakanı Viktor Orban, UCM’nin kararını ‘yanlış’ olarak nitelendirdi ve Netanyahu’yu Macaristan’a davet etti.
İsrail ile ilişkileri zedelememek için bazı Batı ülkelerinin tutuklama kararına uymaması beklenebilir ancak Netanyahu ve Gallant’ın da bu ülkeleri zorda bırakmamak için bundan sonra rahat seyahat edemeyecekleri düşünülebilir.
Benzer bir biçimde 2023’ün Mart ayında UCM’nin hakkında tutuklama emri çıkardığı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin de seyahatlerine kısıtlama getirmiş durumda.
Ancak tarafı olmasına rağmen Güney Afrika UCM’nin geçmişte tutuklama emri çıkardığı eski Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir’i tutuklamamıştı.
Netanyahu ve Gallant neyle suçlanıyorlar?
Cinayet, zulüm, insanlığa karşı suç…
UCM’nin tutuklama kararına göre, göre Netanyahu ve Gallant’ı bu suçlardan sorumlu tutmak için makul gerekçeler var.
Mahkemeye göre, aç bırakmayı da bir savaş yöntemi olarak kullandılar.
Mahkeme, Netanyahu ve Gallant’ın "Gazze'deki sivil nüfusu, hayatta kalmaları için gerekli olan gıda, su, ilaç, tıbbi malzemeler, yakıt ve elektrik gibi nesnelerden bilerek ve kasten mahrum bıraktıklarına" dair makul gerekçeler bulunduğunu belirtti. Kararda bu ihlallerin en az 8 Ekim 2023’ten 20 Mayıs 2024’e kadar sürdüğü ifade edildi.
"Bu bulgu, Netanyahu ve Gallant’ın uluslararası insancıl hukuka aykırı olarak insani yardımı engellemedeki rolleri ve ellerindeki tüm imkanlarla yardım sağlama yükümlülüklerini yerine getirmemeleri temelinde yapılmıştır," denildi.
Yargıçlar, yardım kısıtlamalarının yanı sıra elektrik kesintileri ve yakıt arzının azaltılmasının, Gazze’de su tedarikini ve hastanelerin acil bakım sağlama kapasitesini ciddi şekilde etkilediğini belirtti.
İsrail insani yardım girişine izin verdiğinde ise bunun işgal altındaki bölgeye malzeme sağlama konusundaki uluslararası hukuki yükümlülüklerini karşılamak için yetersiz bir şekilde yapıldığı ifade edildi.
"Mahkeme, bu nedenle, Netanyahu ve Gallant’ın savaşta aç bırakmayı bir yöntem olarak kullanma savaş suçundan cezaî sorumluluk taşıdıklarına dair makul gerekçeler bulunduğunu tespit etti," ifadelerine yer verildi.
Deif’e yöneltilen suçlamalar neler?
Hamas'ın silahlı kanadı El Kassam Tugayları’nın komutanı olan Deif ise 7 Ekim 2023’te Hamas liderliğindeki saldırılar sırasında güney İsrail’deki sivillerin kitlesel şekilde öldürülmesi nedeniyle insanlığa karşı suç, cinayet ve savaş suçu işlemekle itham ediliyor.
Mahkeme, İsrailli esirlere karşı işlenen işkence, tecavüz ve diğer cinsel şiddet, zalimane muamele ve kişisel onura karşı işlenen suçlara dair makul gerekçeler olduğuna da kanaat getirdi.
Altı aydan beri bekleniyordu
UCM Başsavcısı Kerim Khan 20 Mayıs'ta Netanyahu, Gallant ve Hamas liderleri Yahya Sinvar, İsmail Heniyye ve Muhammed Deif için tutuklama emri çıkarılması için başvuruda bulunduklarını duyurmuştu.
Heniyye ve Sinvar İsrail tarafından değişik tarihlerde İsrail tarafından öldürüldü. İsrail, Deif’i de öldürdüğünü iddia ediyor ancak bu konuda kesin bilgi bulunmuyor.
Başsavcının tutuklama talebinin üzerinden altı ay geçtikten sonra UCM’nin verdiği bu karar gecikmiş olarak görülse de birçok insan hakları ve adalet savunucusu tarafından memnuniyetle karşılandı.
İsrail’den tepkiler
Netanyahu'nun ofisinden yapılan açıklamada ise UCM’nin kararı “Yahudi düşmanı” olarak değerlendirildi.
İsrail, bir devlet politikası olarak, eylemlerine karşı her türlü tavrı "Yahudi düşmanı" olarak tanımlıyor ve böylece anti-semitizm ile İsrail hükümetini eleştirmeyi eşitlemeye çalışıyor.
Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada UCM taraflı ve ayrımcı bir siyasi yapı olarak tarif edildi. “Yanlış ve saçma” olarak tanımlanan suçlamaların tamamıyla reddedildiği vurgulandı.
İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ise kararı "skandal" olarak nitelendirdi ve "UCM, evrensel adaleti evrensel bir alay konusu haline getirdi," dedi.
Hamas’ın tepkisi
Hamas ise Netanyahu ve Gallant ile benzer suçlamaların muhatabı olmasına rağmen kararı memnuniyetle karşıladı. Yaptıkları yazılı açıklamada kendi komutanları Muhammed Deyf hakkındaki tutuklama emri konusunda yorum yapmadı ve işbirliği talep etti:
"Siyonist savaş suçluları Netanyahu ve Gallant'ın yargılanması için dünya genelindeki tüm ülkelere mahkemeyle işbirliği yapma ve Gazze Şeridi'ndeki savunmasız sivillere karşı soykırım suçlarının derhal durdurulması için çalışma çağrısında bulunuyoruz."
ABD, Netanyahu’ya arka çıktı
UCM’yi tanımayan, İsrail’in en önemli silah tedarikçisi ABD tam da beklendiği gibi en önemli müttefiki İsrail’i ve Netanyahu’yu savundu.
ABD Başkanı Joe Biden, İsrail’in yanında olmaya devam edeceklerini açıkladı:
"Bir kez daha açık konuşayım: UCM ne ima ederse etsin, İsrail ile Hamas arasında hiçbir denklik -hiçbir- yoktur. Güvenliğine yönelik tehditlere karşı her zaman İsrail'in yanında olacağız."
Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada da "ABD, Mahkemenin üst düzey İsrailli yetkililer için tutuklama emri çıkarma kararını temelden reddediyor. Savcının tutuklama emri çıkarmak için acele etmesinden ve bu karara yol açan sorunlu süreç hatalarından derin endişe duymaya devam ediyoruz," denildi.
İsrail, UCM’nin yargılama yetkisi olmadığını da öne sürmüştü. Ancak Mahkeme bu konuya da açıklık getirdi ve İsrail’in yargı yetkisini sorgulayan itirazlarını reddettiğini açıkladı.
Mahkeme, Filistin ve İsrail'deki durumu hem iki devlet olarak İsrail ve Filistin arasında bir uluslararası silahlı çatışma, hem de bir devlet dışı aktör olan Hamas ile İsrail arasında uluslararası olmayan bir silahlı çatışma olarak tanımladı.
"Mahkeme, Netanyahu ve Gallant’ın iddia edilen eylemlerinin, İsrail hükümet kurumları ve silahlı kuvvetlerinin Filistin’deki sivil nüfusa, özellikle de Gazze’deki sivillere yönelik faaliyetlerini kapsadığını tespit etti," ifadeleri kullanıldı.
"Bu nedenle, bir uluslararası silahlı çatışmanın iki tarafı arasındaki ilişkiyi ve işgalci bir güç ile işgal altındaki topraklarda yaşayan nüfus arasındaki ilişkiyi ilgilendiriyor," diye ekledi.