Kadınların taciz ifşaları gündeme geldiğinde her defasında şaşırtan başlıca şey, kadınların cesareti karşısında erkeklerin pervasızlığı oluyor. Cesaret tehlikeyi ve riskleri görerek, bilinç ve vicdanla doğru ya da gerekli olanı yapmaktır. Pervasızlıksa göze almaktan çok düşüncesizce ya da bencilce, kontrolsüzce hareket etmeyi anlatır. Cesur, yaptığının sorumluluğunu almaya razıdır. Pervasızsa yaptığının ortaya çıkmayacağına, çıksa da yırtabileceğine inanır. Cesarette bir adalet arayışı, pervasızlıkta ise çoğunlukla bir kayırılıp kollanma, imtiyaz duygusu vardır. Cesaret yürekle, pervasızlık daha çok mideyle alakalı.
Gündeme düşen “yeni” taciz iddialarında da yaşadıklarını anlatan kadınları çok cesur, tacizci olduğu iddia edilen erkekleriyse çok pervasız ve yüreksiz buluyorum.
#MeToo ifşaları Türkiye’de birkaç yıl önce özellikle edebiyat dünyasında yankı bulduysa da gerekli etkiyi yaratıp yaratmadığı tartışılır. Bunda gelişmekte olan ifşa kültürünün kendi içindeki sorunlarının yanı sıra siyasetten ekonomiye sürekli bir travmalar toplumu olarak yaşamamızın payı da var.. Neye üzüleceğimizi ve endişeleneceğimizi şaşırdığımız gündem içinde sönümlenip gidiyor çoğu kez bu ifşalar. Ataerkil işbirliğiyle tüketim kültürü kol kola verince olaylar hızla magazinleştirilip aynı hızda da hafıza çöplüğünü boyluyor maalesef.