29 Aralık 2023 Cuma gecesini, uzunluğunu bilmediğim bir süre boyunca sokakta ağlayarak geçirdim. 

Annemin tedavisine son verilmiş, son günlerinde rahat etmesi için kaldığı hastanenin palyatif bölüme yatırılmıştı. 

Tam iki hafta sonra, 12 Ocak 2024 Cuma günü, annem son kez nefes aldı. 

Eşim, benden başka bir insan yaratan o Aralık gecesi için daha sonra “anneni o gün kaybettin sen” dese de, sanırım annemi sonrasında geçirdiğimiz iki haftada bulmuştum ben.

Annemin ölümü, bizim için ani olmadı. Kendimi bu anlamda şanslı saymam doğru gelmese de, onun uzun soluklu hastalığı aramızdaki tüm yaraları, tüm boşlukları iyileştirmeyi başarmıştı. 

Şimdi geriye baktığımda canım o kadar da acımıyor bu yüzden. 

Yalnızca ona zamanında yeterince veremediğim, şimdi de koyacak bir yer bulamadığım sevginin ağırlığıyla yaşıyorum. Sanırım buna da “yas” deniyor.

Hayatım boyunca annemle ilişkim hep kısıtlıydı. Önceleri kötü giden her şey için babamı suçladım, sonraları hayatın bana açtığı pencerelerden anneme dönüşme korkuma bakışlar attım.

Benim için annem çok uzun bir süre bu demekti: olmaktan korktuğum şey. 

Bu yüzden ona dair belki de en güzel anılarımı, kimsenin hatırlamak istemeyeceği kadar hasta haliyle yaşadığımız iki haftaya sığdırmış olmak garip geliyor.