Yeni bir yıla giriyoruz. Yılbaşı trendi olarak şu sloganın türevlerini sıklıkla görüyoruz: “Yeni yıl, yeni ben.”

Bu çağrı ilk bakışta umut verici görünüyor. Değişim olasılığı, tazelenme hissi, yeniden başlama arzusu… Ama bir psikolog olarak yıllardır insanları dinledikçe bu sloganın altında daha rahatsız edici bir şey olduğunu seziyorum. 

Bu cümle çoğu zaman insanlara bir umut olmaktan ziyade bir yük getiriyor.

Sanki sorunlar bu yıl çözülemediyse, bunun sebebi yeterince “yeni” olamamamızmış gibi.

Sanki daha dirençli, daha pozitif, daha motive olsaydık bu kadar yorulmaz, bu kadar kırılmaz, bu kadar umutsuz hissetmezdik.

Oysa gerçek şu: İnsanlar yeni bir ben olmaya çalıştıkları için değil oldukları haliyle bu hayata tutunamadıkları için tükeniyor. 

Bu gerçeğin bilincinde olmadığınızda hayatınızda gereksiz sorunlar yaratırsınız. 

“Yeni bir ben” söylemi: Psikolojik bir avuntu?

Psikolojide bireysel değişim elbette mümkün ve çok değerli. Kontrol gücümüzün en kapsamlı olduğu alan kendi alanımız. Ancak bağlamdan koparılarak bireysel değişimin tek hedef haline gelmesi zararlı. Son yıllarda “kişisel gelişim” adı altında dolaşıma sokulan birçok söylem, bireyi güçlendirmekten çok, onu yalnızlaştırma riskini taşıyor.