25 Nisan 2024 sabahı uyandığımda Teoman’la tanışıp yapay zekâ üzerine üç saat sohbet edeceğimi hiç düşünmemiştim. Ama başıma geldi.

Daha önce stüdyoda görmüştüm onu. Çok odaklıydı, hiç bozmak istemedim. Zaten bana selam verdikten sonra varlığımı unuttu bence. İlk görüşte muğlak duyulan ama ne istediği son derece belli olan revizyonlar veriyordu. Çok acayipti izlemesi. Demek böyle çalışıyordu Teoman. Müzik yapıyor ama ağzından bir tane nota ismi çıkmadan şarkıyı istediği kıvama getiriyordu. Bir yıl sonra izlediğim Neo Skola eğitimleriyle neden böyle yaptığını anladım. “Artistik estetik, bize çirkin söylemeyi emrediyor.”  

Aylar sonra onun müdavimi olduğunu sonradan öğrendiğim kafede karşılaştık. Ne iş yaptığımı sordu. Yapay zekâ üzerine çalıştığım bir şirketim olduğundan söz ettim. Kaşları kalktı. Başladı anlatmaya. Bugün sektörde başımıza gelen her şeyi bir yıl önce bana özetledi. 

Hayretler içinde dinliyorum. 2000’lerin başında zirveye yerleşmiş bu adam bana gelecekten söz ediyor. O yıllarda parlayan tüm sanatçılar dijital dünyaya küsmüş, yeni medyada kendine yer edinmeye çalışırken Teoman bana yapay zekadân söz ediyor. İşin komik yanı birçok müşteriden daha iyi anlamış durumu. Satış yapmak için söylediğim sözleri Teoman’a sarf etmeme gerek kalmadığı için çok memnunum halimden.

Birkaç ay sonra sabah saat sekizde Cihangir’de bir kafede görüyorum onu. “Sana yazacaktım ben de,” diyor:

“Ben kitabımla ilgili (Sayın Bay Rock Yıldızı) bir yapay zeka projesi yapmak istiyorum. Timur’un dünyasını dijitalde yeniden yaratmayı düşünüyorum.”