Ne zaman bir yazı konusu bulmam gerekse kendimi bilgisayarımın başında kıvranırken buluyorum. 

“Gerçekten güzel bir konu mu, okurların ilgisini çeker mi, peki ya ben bu konuda yazabilir miyim ki?” soruları alıp başını gidiyor. 

Bu aşamayı atlatıp yazmaya karar verdiğimde ise kıvranma mesaimin ikinci bölümü başlıyor. Aklımda toparlayamadığım düşünceler, derlediğim bilgiler, alıntılar, fikirler derken ilk cümleyi kondurup işin içinden çıkmak bazen karın ağrılarıyla geçen saatlerimi alıyor.

O sorular zihnimden  hiç gitmediği gibi yenileri de ekleniyor: “Yeterince iyi mi, uzun ve sıkıcı mı, beğenilir mi yoksa eleştirilir mi, peki ben bu yazıyı gerçekten yazabildim mi?”

Bu hafta da yine benzer endişeler içinde, popüler tabirle kendimi overthink’lerken buldum. 

Konumuz neden bu olmasın ki diyerek, aklımdaki soruları Psikiyatrist Prof. Dr. Aslıhan Dönmez’e sordum.

Aralıksız analiz döngüsü

Son dönemde sosyal medyada kendine sıkça yer bulan overthink kavramı, Türkçeye aşırı düşünme olarak çevriliyor. 

Hemen hemen herkesin bir şekilde aşina olduğu bu aşırı düşünme halinde, sanki küçük insancıklar zihninizde durmadan konuşuyor.

Kendi küçük ama uğultusu büyük bu grup, beyninizin içinde adeta gün yapıyor. Ve gün ortamlarında adettendir, durmaksızın size ahiret sualleri soruyor. 

Toplantıda neden öyle söyledin? Gül gibi işini bırakıp da nereye gittin? O gün arkadaşın sana niye öyle söyledi? Hayatının geri kalanını nerede, nasıl geçireceksin?

O gürültünün içinde ne sorulardan birine odaklanmak mümkün, ne de düşün düşün bir cevap bulabilmek…