Felaketi ancak başka bir felaketle hatırlamak ve “hatırlamak” üzerine…
Geçen hafta çıkan yangınlarda birçok yerle birlikte Hatay da yanarken, sosyal medyada yeniden deprem görüntüleri dolaşıma girdi. Yıkılmış binalar, boş arsalar, çadırlar, konteyner kentler…
6 Şubat 2023 sabahına ait o kırılma anı sanki yangınla yeniden belirdi hafızamızda.
Yangın fiziksel anlamda yeni bir tahribata yol açtı ama esas olarak bellekte yanan bir yer vardı: Unuttuğumuz bir felaket bir başka felaketle geri dönmüştü. Bir yıkımın ancak başka bir yıkımla hatırlanması hafızanın ancak yeni bir felaketin gölgesinde belirginleşmesi bu hatırlamanın koşullu hali, başlı başına bir uyarıydı sanki.
Zeytinlikler, ormanlar, yaban hayatı… Ve tabii ki insanlar. Yeni bir düzen kurmaya çalışan, depremin ardından çadırını kendi diken, barakasını kendi inşa eden, eşyasını bağışlarla toparlayan, nefesini yeni yeni düzene sokmuşken yine dumana boğulan insanlar.