Wachowski kardeşlerin 1999 yapımı ünlü Matrix serisinin ilk filminde Ajan Smith’in Neo’ya kimsenin acı çekmediği ve mutlu olduğu mükemmel bir dünya olarak tasarlanan ilk Matrix’ten söz ettiği sahneyi hatırlıyor musunuz?

Hani Smith sözlerini şöyle bitiyordu: 

“Tam bir felaketti… Tüm mahsuller öldü.”

Türkiye’de antidepresan kullanımının ve haliyle depresyon başta olmak üzere pek çok ruh sağlığı probleminin artışıyla ilgili haberi araştırmaya başlayalı beri aklımda hep bu sahne var. 

Ajan Smith’in de dahil olduğu, insan enerjisiyle beslenen makinelerin yönettiği bu sanal düzeni anlatan filmin aslında günümüzün yaygın ekonomik sistemlerine bir eleştiri getirdiğine dair pek çok yorum zaten yapıldı. Ama insanoğlunun kendi elleriyle yarattığı düzenin, kendi sağlığına ne kadar zarar verebileceğine dair bir belgesel çekilse, belki de bugünlerde bu coğrafyadan daha iyi bir plato kurulamazdı.

Biraz açalım isterseniz; geçen ay Dünya Ruh Sağlığı Günü dolayısıyla yapılan tüm açıklamalarda uzmanlar başta Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verileri olmak üzere pek çok çalışma sonucunu kaynak göstererek, Türkiye’deki antidepresan kullanımının ve depresyon gibi ruh sağlığı bozukluklarının hızla arttığına dikkat çekti.

Antidepresanları şeker gibi yutar hale gelişimizin nedenlerini ve “ne yapmalıyız”ı, konunun uzmanlarına sorduk. 

Son 10 yılda antidepresan kullanımında yüzde 65 artış

Aslında OECD ülkelerini kapsayan araştırmaya göz attığımızda Türkiye’nin antidepresan kullanımı bakımından ilk sıralarda yer almadığını görüyoruz. Ancak Türkiye Psikiyatri Derneği’nden Prof. Dr. Burhanettin Kaya’nın da vurguladığı üzere yıl/kutu üzerinden yapılan hesaplamalara bakıldığında ve kullanım miktarları önceki yıllarla karşılaştırıldığında, Türkiye en yüksek artışın yaşandığı ülkeler arasına giriyor.