“İsrail'e yönelik inandırıcı suçlamalar arasında Filistinli sivillerin kasıtlı olarak aç bırakılması, ayrım gözetilmeksizin katledilmesi ve olası bir soykırım yer almaktadır.”
Bu satırlar Türkiye’deki herhangi bir medya organında yayınlansaydı, büyük ihtimalle “inandırıcı suçlamalar” veya “olası bir soykırım” gibi vurgular gereksiz bulunurdu. Hatta İsrail’in işlediği insanlık suçları karşısında hafif bir dil olarak eleştirilirdi.
Fakat bu satırlar, ABD’de Rümeysa Öztürk’ün fişlenmesine, sokak ortasında güvenlik güçlerince kaçırılmasına ve sonu gelmeyen bir hukuk girdabının içine düşmesine sebep oldu.
Tufts Üniversitesi’nde çocuk gelişimi üzerine doktora yapan Rümeysa Öztürk, ABD’ye yeni gelen biri değil. Daha öncesinde ABD hükümetinin en prestijli resmi burslarından biri olan Fulbright öğrencisi olarak Columbia Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptı. Ardından Boston Üniversitesi’nde asistan olarak çalıştı. 25 Mart 2025 günü arkadaşının evine iftara giderken ve telefonda annesiyle konuşurken üniformasız, kimliksiz, maskeli adamlarca yolu kesildi.
Mahkemelerdeki ifadelerine göre Öztürk, yolu kesildiğinde bu maskeli adamların resmi görevli olduğunu düşünmedi. Bir süre önce İsrail lobisinin en saldırgan kampanyalarından biri olan Canary Project tarafından “Hamas destekçisi” olarak fişlenmişti. Aynı grup, vizesinin iptal edilmesi için ismini Dışişleri Bakanlığı’na iletmişti. İşte Öztürk de bu Canary Project’in adamları tarafından kaçırıldığını zannetti.
Öztürk yine de kısmen haklı sayılabilirdi, zira karşısında doğrudan Canary Project değil, onların aparatı gibi iş gören Trump’ın göçmen polisi vardı. Ayrıca kaçırıldığı hususunda da yanılmıyordu. Zira öğrenci vizesi, hakkında herhangi bir suç ithamı ya da gözaltı kararı olmadan, Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun takdiriyle iptal edilmişti. 1900’lerin başında komünist ve anarşistler için uygulanan yaptırım uygulaması, artık Filistin’i savunan yabancı öğrenciler için yürütülmeye başlanmıştı.
Öztürk, yazdığı kısa makalede İsrail’in Gazzelileri açlığa mahkum ettiğini düşünmek için inandırıcı nedenler olduğunu savunuyor ve öğrencisi olduğu Tufts Üniversitesi’nin İsrail ile bağlarını gözden geçirmesi gerektiğini söylüyordu. Dışişleri Bakanı’na göre Öztürk’ün bu yazısı, onun Hamas destekçisi sayılması için yeterliydi. Öztürk’ün vizesi, hiçbir mahkeme kararı olmadan iptal edildi. Zira Dışişleri Bakanlığı, çocuk gelişimi alanında doktora yapan 30 yaşındaki genç bir kadının, ABD gibi bir süper gücün dış politikasına zarar verme ihtimali olduğunu düşünüyordu.