Türkiye’de sosyal medyanın tarihi, öfkenin tarihidir. Kutuplaşmayla karpuz gibi ortadan ikiye yarılmış bir toplumun iki tarafının birbirine ilenmesinin; iktidarın, sosyal medyadaki öfkeli muhaliflerin peşine düşmesinin; futbol taraftarlarının sanki kardeşi, kankası, anası babası, en sevdiği iş arkadaşı kendisinden farklı takım tutmuyormuş gibi birbirine sövmesinin; masalarda birbirini öven aydınların internet meydanlarında birbirlerini dövmesinin tarihidir. Başka bir sosyal medya tarihi olduysa da memleketin, dipnotlarda kalmıştır.
Düşünün ki internet daha dutlukken, sosyal medya henüz asude bir bahar ülkesiyken, kendi halinde bir müzik forumunda, masum bir paylaşımın altında birçok kişinin yirmi küsur yıl sonra bile hatırladığı (ya da aklından söküp atamadığı) bir meydan savaşı, günler süren bir küfür salvosu patladı. “Sana laflar hazırladım” ifadesi o savaştan yadigâr. Burası böyle.
Biz değil sadece, dünyanın birçok yeri de böyle ama biz Şampiyonlar Ligi’ndeyiz. Tıpkı hakikat-sonrası’nda (post-truth), erkek bilmişliğinde (mansplaining), sahte haberlerde (fake news), gerçeklerden koparmada (gaslighting) ve daha onca toksik meselede hep en tepeye güreştiğimiz gibi…
Bu sıraladığım kavramların bir ortak noktası olduğunu söylemeliyim. Zaten eski kavramlar sayılmazlar ama her birinin son yıllarda kullanımları misliyle arttı ve her biri Oxford İngilizce Sözlüğü’nün geleneksel yılın sözü oylamasının galibi olarak taç giydi. Gerekçelerden biri, sözcüğün kullanımının son bir yılda üçe katlanmasıydı.
Bu senenin kazananı öfke… Adıyla sanıyla rage-bait… Şu ana kadar sıklıkla rastladığım çevirisiyle “öfke yemi.”
Bu, bana kalırsa güzel ve yerinde bir Türkçe kullanım değil; iyi tınlamadığını düşünüyorum ve henüz yerleşmemiş bir ifade olduğu için “öfke tuzağı”nı öneriyorum (öfke zokası da olur). Çünkü hem bait, dilimizde tuzak anlamına da geliyor hem de birazdan anlatacağım gibi ifadenin kendisi yemden çok tuzakla ilgili.
Bir itirazım da Oxford’un zamanlamasına… Daha doğrusu, rötarına… Ey Oxford, bizim gibi öncü ülkelere bakıp bu sözcüğü çok yıllar önce seçebilirdiniz. Neyse, geç olsun güç olmasın diyelim.
Bereketli topraklar üzerinde
Önce bu yeni terimin nedenine, nasılına bakalım; sonra da Türkiye ve dünyada hangi hatlar üzerinde yürüdüğünü takip edelim.
En basit tanım şu: Öfke tuzağı, sosyal medyada sizi kasten kızdırmak, çileden çıkarmak için tasarlanmış içeriklerin genel adı. Bir tür taktik. Aynı zamanda yem. Hem de tuzak… Hedefinde öfkeniz var. Çünkü, bunun ister farkında olun ister olmayın, bugünün sosyal medyasının işletim sistemi her birimizin verileriyle çalışan algoritmaysa, yakıtı da öfkemiz…
Dikkatimiz de diyebilirdim ama hayır, mevcut sosyal medya mantığında öfke, saf dikkatten daha kaliteli bir yakıt. Bu yakıt daha uzun süre gidiyor; bu yakıtla daha uzağa gidiliyor, daha hızlı gidiliyor. Algoritma mimarlarının kıymetlimisss diye üzerine titredikleri yüzük bizim öfkemizden başka bir şey değil.
