Eczanelerde grip aşısı ilanları, pazarlarda kışlık hazırlık telaşı, vitrinlerde süveterler, market raflarında spiralli defterler… Hangi ayda olduğumuzu kontrol etmeye gerek yok; sonbahar, kokularla, seslerle, nesnelerle çoktan hayatımıza sızdı. Camı kapattığınız ilk serin gece, okul bahçelerinden yükselen uğultu ya da vitrinlerdeki trençkotlar size hâlâ söylemediyse biz söyleyelim: Sonbahar geldi.

“Grip aşınız gelmiştir”

Eczanelere güneş yanıkları, böcek ısırakları için krem sormaya girdiğiniz günler geride kaldı. Artık vitrinlerde, kış kapıda demenin bir başka tabiri olan “grip aşınız gelmiştir” yazıyor. Bundan gayrı deniz suyu sinüsleri açmayacak, güneş mikropları kırmayacak. Okula, işe dönüşle hastalıkların kol gezdiği zorlu günlerin kurtarıcısı grip aşısı, sen yalnızca zayıflatılmış virüslerin değil sonbaharın da kanımıza zerk edilişisin.

Yeteri kadar kavanoz kapağınız var mı?

Takvimlerden hiç haberimiz olmasa dahi sonbaharı anlayabileceğimiz bir şey var: kışlık hazırlıkları. İpe dizilip yüzü güneşe verilen biberler, kavanozlarca kaynatılan domatesler, kesilen erişteler, kurulan turşular, buzluğa atılan paketler… Sakin olun, aç kalmayacağız. Ama yazın bereketini kışa saklamadan da olmuyor. Hem bu yalnızca bir “mevsimlik iş” de değil; bir ritüel. Kışı atlatmak için bir güç, saklamanın envai çeşit yolunu bularak zamana meydan okuyuş. Romantikliği bir yana koyalım, bir de bol bol kan, ter, gözyaşı…