Biz dört kardeşiz. 1961, 1964, 1966 ve 1972 yılında doğmuş üç ağabey ile bir kız kardeş. Babamız Muzaffer Özdağ yedi kardeşli bir ailenin yüksek başarılarla okumuş, Kuleli Askeri Lisesini, Kara Harp Okulu’nu dönem birincisi olarak tamamlamış, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en genç kurmay subayı. Harp okulunda okurken hukuk da bitirdi.
Annemiz Gönül Özdağ, henüz 21 yaşındayken eşi İstiklal Harbi Madalyalı Binbaşı Mikail Erk’i kaybetmiş ve eşini kaybettiğinden itibaren kızı 2 yaşındaki Gönül ile karnındaki 6 aylık Mikail’i tek başına yetiştirmiş anneannemiz Fahriye Erk’in kızı. Lise üçüncü sınıfa kadar Gaziantep’te okuduktan sonra o zaman da dört yıl olan lisenin son bir yılını İstanbul’da Atatürk Kız Lisesi’nde bitirmesinin ardından İstanbul Hukuk Fakültesi’ne girdi. Fakülte ikinci sınıftayken iki yıllık Gazetecilik Enstitüsü’nü de tamamlayan Gönül onu tıp yerine, hayat mücadelesini yan yana veririz diyerek hukuka ikna eden Muzaffer ile 1957 yılında evlendi.
27 Mayıs 1960’ta babamızın da en genç üye olarak içinde bulunduğu Milli Birlik Komitesi yönetime el koydu. Muzaffer Özdağ hukukçu kimliği ile dönemin önde gelen hukuk hocalarıyla beraber geçici anayasanın hazırlanması çalışmalarına da katıldı.
13 Kasım 1960’ta Milli Birlik Komitesinin içinde bir iç darbe gerçekleşti ve komitenin içinden 14 kişi sürgüne, yurtdışında farklı ülkelerdeki büyükelçiliklerimize zorunlu göreve gönderildi. Bu 14 kişiden biri de babamız Muzaffer Özdağ. Annemiz sürgün uçağına karnında ağabeyimiz Ümit ile beraber bindi. Ve 3 Mart 1961’de Ümit Özdağ Tokyo’da dünyaya geldi.
Japon Ümit
Ağabeyim Ümit Özdağ’ın siyasete girdikten sonra sosyal medyadaki troller tarafından “Japon Ümit” olarak anılmasının hikayesi bu. Ümit Özdağ sürgünde doğan ilk Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Troller ailemizin de Anadolu’ya göç ile geldiğini Dağıstanlı olduğumuzu yazdı. Şecerimiz belli, kayıtlı. Babamız tarafından büyük dedelerimiz Dağıstan bölgesinden gelmişler ve Kumuk boyuna mensuplar, annemiz tarafından büyük dedelerimiz ise yine Dağıstan bölgesinden gelmişler ve Avar boyuna mensuplar. Burada altını çizmek isterim: İki Türk boyuna mensup dedelerden gelen ailemiz için Türklük tanımı her zaman anayasamızın 66. maddesi ile tanımlandığı şekliyle algılandı.
Muzaffer Özdağ 1963 yılında sürgünden döndükten bir süre sonra Talat Aydemir’in 21 Mayıs 1963 darbe girişiminin ardından mesnetsiz iddialarla tutuklandı, Alparslan Türkeş ve Rıfat Baykal ile beraber idam cezasıyla yargılandı. Üç ay tutuklu kaldığı Mamak Cezaevi’nden beraat ederek çıktı. Annem Gönül Özdağ eşini bir elinde o zaman iki yaşlarında olan oğlu Ümit, karnında ise 1964’ün başlarında doğacak olan Hakan ile ziyaret etti.
Muzaffer Özdağ daha sonra Alparslan Türkeş ile beraber Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nde (CKMP) siyasete girdi ve TBMM 13. dönem Afyonkarahisar milletvekili olarak görev yaptı.
CKMP’nin Türk siyasetindeki yerini MHP’ye bıraktığı 1969 kongresinden sonra Muzaffer Özdağ aktif siyasetten ayrıldı ama Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin onun ilkeleri etrafında yükselmesi, güçlenmesi, çağdaş, gelişmiş ülkeler arasında yer alması gerektiği inancından hiç vazgeçmedi. Bunun için kafa yordu, okudu, yazdı, konuştu, mücadele etti. Atatürk çizgisinde Türk milliyetçiliğinin öncüleri arasında oldu.
Benim tanıdığım Muzaffer Özdağ hukukçu, fikir adamı, etkili bir entelektüel Muzaffer Özdağ idi. Ağabeyimiz Ümit Özdağ ise siyasetçi Muzaffer Özdağ’ı da tanıyordu, onunla o küçük yaşlarından itibaren siyaseti teneffüs etmişti.