Bir şiir okudum. Aslında yüz yirmi sayfalık bir roman. Ama kesinlikle bir şiir. Clara Dupont-Monod’un kaleminden Taşların Anlattığı. Öyle bir metin ki hakkında başka şeyler söylemeden önce ilk olarak diline, anlatım tarzına, büyük toplamda yazarın sesine duyduğum hayranlığa değinmem şart. Hakkında hiçbir şey bilmeden, bir arkadaşımın önerisiyle elime aldığım, başlar başlamaz içine daldığım ve bir gecede okuyup bitirdiğim roman, sahiden yazılmamış da değerli bir kumaş gibi ince ince işlenip dokunmuş gibi. Bir aile hikâyesi Taşların Anlattığı

Aile dediğimiz tuhaf yere epey cesur gözlerle bakan, ailenin ilişkiler yumağında birbirine dolanmış bazı tanımsız halleri titizlikle gün yüzüne çıkaran, yutup sindirmesi zor duygularla boğuşan, pek çoğunun hakkından gelen güçlü bir hikâye. Aile hikâyelerine olan özel ilgim meşhurdur; ister edebiyat, ister sinema, ister tiyatro olsun, bir kurmaca aileyle uğraşıyorsa, bendeki yeri başkadır. Bu zor yere girmek her zaman iyi sonuçlar doğurmaz ama, iyi ya da kötü, şahsi aile ilişkilerinin içinden yazarak çıkan, bunu deneyen her kaleme saygım sonsuzdur. Lakin bu romandaki yetkinliğe, şiirselliğe, narinliğe nadiren rastladığımı söylemek zorundayım. Daha önce hiç okumadığım bir yazardı Clara Dupont-Monod; ama bundan sonra takip edeceğim, Türkçeye çevrilmesini dört gözle beklediğim biri olacak kesinlikle.