Popüler bir sanatçının ölümü herkeste, her mahallede aynı etkiyi yaratmaz. Her kayıp ‘herkesin sevgilisi’ değildir. Ama nadiren, bazı durumlarda yas her mahallede bir sebepten ortaklaşır.
Güllü’nün gidişi, gece yarısı pencereden düşerek öldüğü haberi ile hafızalarımızın kadın cinayetlerine dair en karanlık yerinden buruk bir şüphe yarattı, ve konu yargıya taşındı. Bu konuda daha fazlasını söylemek için henüz erken. Ama ölümün biçimi bir yana, bu gidiş zamansızlığı ve erkenliği ile de içimize ani, kısa, derin bir kesik attı. –Güllü’den bahsederken dilimin arabeskleşmesini mazur görün.
Yasın izini sürmek
Sabah uyandığımda bu kesiği çevremdeki birçok kişinin storylerinde, postlarında görünce bu ortak duygulanım hattına şaşırdım, ve zihnimde bu yasın anlamının peşine düştüm. Öznel ama 90’lar çocukları için kolektif de bir iz sürme bu. Çünkü bir Y kuşağı olarak, Roman kökleriyle ve erken yaşta çalışmanın ağırlığıyla şekillenen bu kariyere, aklımın başında olduğu günlerden beri -farkında olarak ya da olmayarak- tanıklık etmekteydim. Üstelik bu ölüm, Türkiye’de arabeskle kurduğum sınıf, cinsiyet ve aidiyet hikâyelerine dair de bir şeyler fısıldıyordu.