Sosyal medya platformlarında son birkaç yıldır karşımıza çıkan tuhaf görseller var. Özgür, bağımsız ve cinsellik konusunda liberal bir kadın stereotipini resmediyor ve lanetliyorlar. Karşısına da evlenip çoluk çocuğa karışmış ve sözümona “kadınlığı tamamlanmış” ideal figürleri koyuyorlar. Aile kadınları ev yemeği yerken, özgür kadınlar bir ellerinde kocaman bir seks oyuncağı, dışarıdan söyledikleri pizzayı kemiriyor.


Anlaşılan o ki kadın cinselliği ya da kadının cinsel özgürlüğü, henüz kitleselleşemeden dahi mevcut düzeni dehşete düşürmeyi başardı.
Halbuki her yetişkin insan, medeni durumu, inancı, yaşı, rengi ya da yöneliminden bağımsız olarak doygun ve zenginleştirici bir cinsel hayatı hak ediyor.
Dehşete düşenler bu fikirde değil gibi. Kadının bireysel hürriyeti, mülk ve güç sahipliği, idari pozisyonlara talip olması, yaşamın kıyısında kalmaya isyanı, hazzının peşine düşmesi, 10 bin yıllık erkek iktidarının kurduğu cinsiyet rollerine indirgenip lanetleniyor.
Bir yanda hafife alınmayacak bir cinsel özgürleşme dalgası geliyor, ama diğer yanda milyonlarca kadın kulaktan dolma efsaneler yüzünden ıstırap çekiyor ya da derdine çağdaş kırık çıkıkçılarda deva arıyor. Dahası çoğu kadın cinselliği hâlen bir uzmanla konuşulması güç bir mesele ya da erkeğin hakimiyet alanı olarak görüyor.
Peki kadınlar, tek ya da çift olarak kendilerini cinsel olarak ifade etmenin neresindeler? Nasıl bir değişim var? Nerelerde tökezliyorlar? Diyelim tökezliyorlar, nereye ve nasıl başvurmaları lazım?
Bu soruları Türkiye’de tıbbi bir uzmanlık olarak cinsel işlev bozukluğu tedavisinin çatı kuruluşu Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) Başkanı Prof. Dr. Münevver Hacıoğlu Yıldırım ile konuştuk.
Bu arada cinsellikle ilgili soru ya da dertlerine yanıt arayanlara tavsiyemiz, CETAD’ın Instagram sayfasında bulabileceğiniz “Cinsel mitler” paylaşımlarına bakmaları. Evet, bazıları şaşırtıcı ama hala yaşıyorlar.
Söz Münevver Hanım’da…
Birçok sosyolog ya da araştırmacı, yakın zamanda yükselen ve zaman zaman saldırganlığa da dönen genç erkek öfkesini kadınların özgürleşmesine verilen bir geri tepme etkisiyle açıklıyor. Kadın cinselliği daha önce ne durumdaydı ki şu geldiği halle dahi tepkilerle karşılaşıyor?
Bu yaşanan kadına yönelik öfke sanırım Lilith’in bütün kötülüklerin anası olarak tanımlanmasına benzer. Mitte istediği gibi yaşamayı seçtiği için, boyun eğmediği için cennetten kovulan ve kötülüklerin anası olan Lilith var. Şimdi de özgür, boyun eğmeyen kadınlar var ve genç erkeklerin öfkesine maruz kalıyorlar.
Aslında kadının cinselliği de, geride kalan pek çok şeyi gibi, erkeğin sahip olduğu bir varlık olageldi. Savaş ganimeti olarak alınan bir varlık olarak. Yaşama hakkı, konuşma hakkı gibi, cinselliği de olamazmış gibi düşünülmüş. Ama şunu söyleyelim, insanlık tarihinin başlangıcında bu böyle değildi. Sümerlerde, Babillerde cinsellik temel yaşam alanlarından biri olarak görülürdü; yemek gibi, uyumak gibi. Hatta insanı tanrıya yaklaştıran kutsal bir eylem gibi kabul edilirdi. Zamanla mülkiyet - iktidar ilişkilerinin gelişimi ve kadının rolüyle ilgili değişimlerle birlikte, kadının cinselliği de geri planda kalmış. Maalesef ancak yakın zamanlarda yaygın şekilde araştırılmaya ve tartışılmaya başlandı kadın cinselliği.
Ben tıp fakültesi mezunuyum. Klitoris anatomisini anatomi dersinde görmedim. Psikiyatri uzmanı adayı tıp öğrencilerine cinsellik eğitimleri verdiğimizde soruyorum, 50-60 kişilik gruplardan klitoris anatomisini bilen birkaç kişi çıkıyor. Bugünkü üç boyutlu halinin tespiti ancak 2005 yılında olabildi. Bir CETAD kongresinde konuşmacımız “İnsanlık Ay’ı keşfetti, klitorisi keşfedemedi” demişti. Bu kadının görülmemesi, ikinci cinsiyet olarak kabul edilmesinden başka bir şey değil.