Başkent’in orta yerinde, 11 yaşında bir çocuk. İsmi, Adnan El Muhabbet. Suriyeli. Dört kardeşten biri. Belden aşağısı tutmuyor. Babası ölmüş, annesi ortada yok, ablası kaçmış. Amcası tarafından bakılıyor. Bir avuç kuru ekmekle besleniyor. Suyu paslı bir metal bardaktan içiyor. Güvercinlerle aynı kümeste yaşıyor. 

Adnan, bir komşunun ihbarı üzerine Ankara Abisi Derneği başkanı Yasin Oyanık tarafından görüntülendi. Biz de onu ancak o zaman görebildik. 

Hiç okula gitmemiş Adnan. Muhtemelen zorunlu çocukluk aşıları da yapılmamış. 

Adnan’ı yıllardır güvercinler hariç kimse görmüyor. Muhtarın gözünden kaçmış, bekçinin yolundan, okul müdürünün defterinden, aile sağlık merkezinin aşı kayıtlarından, sosyal hizmet uzmanının dosyasından sessizce düşüvermiş. Beyaz bir güvercin misali… 

Adnan ile birlikte kardeşleri Ahmet ve Abbas, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından koruma altına alındı. 

Ama daha nice Adnan, Ahmet, Abbas var. Ve her çocuk hakkı ihlalini münferit bir olay olarak görmek yerine “uyarı” kabul eden önleyici bir yaklaşım, yani etkin bir çocuk izleme sistemi gerekiyor. 

Zira böyle bir sistem olmadığı için birçok çocuk, haklarından mahrum kalıyor. Aşı reddinde bulunan aile sayısının on binlerle ifade edildiği bir ortamda zorunlu aşıları izlenmediği için sakat kalan çocuklar, okula devamlılıkları izlenmediği ve raporlanmadığı için çocuk işçi olarak çalıştırılanlar veya zorla evlendirilenler Türkiye’nin gerçeği olmaya devam ediyor.

Sistemin kör noktasındaki hayatlar 

11 Aralık’ta İstanbul Pendik’te, Fevzi Çakmak Mahallesi’nde sabaha karşı çıkan yangında, kâğıt toplamaya giden annenin evde yalnız bıraktığı 2, 5 ve 9 yaşlarındaki üç çocuk hayatını kaybetti. Bir yıl önce de İzmir’de hurda toplamaya giden bir annenin evinde çıkan yangında beş çocuk yaşamını yitirmişti. Konya’da 18 çocuğun ölümüyle sonuçlanan yurt faciası da belleklerde halen en yakıcı haliyle duruyor. 

O çocuklara da herkes baktı ama kimse görmedi. Ta ki yaşam hakları ellerinden alınana dek… 

Bu acı olaylar, çocukları risk altında bırakan koşulları izleyen ve önleyici müdahale üreten bir sistemin yokluğunu açıkça gösteriyor. Çocukların yaşam hakkını önceleyen, ısınma ve barınma koşullarını denetleyen, sosyal hizmet uzmanları tarafından düzenli şekilde izlenen, aileleri sosyoekonomik açıdan destekleyen etkili bir koruma mekanizmasına duyulan ihtiyaç tam da bu örneklerde somutlaşıyor.