Manifest grubunun 6 Eylül’deki konseriyle başlayan süreç, Türkiye’de sanatın ve kadın bedeninin kriminalize edilmesi, siyasal iktidarın toplumsal ahlak normları ve yargı aracılığıyla kurduğu denetim üzerinden çok katmanlı bir tartışmaya yol açtı. 

Grubun da hedef kitlesinde yer alan 22-32 yaş arasındaki altı kadınla, bu meseleden yola çıkarak, Türkiye’de Z ve Alfa kuşağı kadınların hem bu baskı ve müdahalelere, eril bakışa hem de kendi bedenlerine, tercih ve görünürlüklerine nasıl baktıklarını anlatan kapsamlı bir söyleşi yaptık. Söyleşi, kadınların hayatının her alanına sinen baskının ne denli çok katmanlı olduğunu gösteriyor. Yasakların sürekli daha ileriye taşındığı bir atmosferde, her söz “bir sonraki müdahale nereden gelecek?” kaygısıyla söyleniyor. Kadınlar giyimleri üzerinden yargılanırken, aslında kamusal varoluşlarının tümüne yönelen bir kontrol mekanizması ifşa oluyor.Katılımcıların kişisel hikâyeleri bu politik zemini somutlaştırıyor. Her cümle, katılımcıların içsel deneyimlerini,  hislerini açığa çıkarırken, bir  yandan da sistemin çıplak şiddetini kayda geçiriyor. Çocukken bir şarkının eşlik ettiği neşe bir çırpıda genç bir kadının şort giyerken hissettiği tedirginliğe, sosyal medyada paylaştığı bir fotoğrafın ardından duyduğu baskıya dönüşüyor.