17 Mayıs 2000’e kadar ülkemizdeki kimse, Ludwig van Beethoven’ın vefatından çok sonra bulunan şaheseri Für Elise’nin Türk futbol tarihinin en önemli zaferlerinden birine eşlik edecek bir fon müziği olacağının farkında değildi.
O zamanlar devlet kadar milletin de kanalı olan TRT ekranlarında çınlayan melodinin, Arsenal-Galatasaray finalinde yorumcu olan Ömer Üründül’ün telefonu olduğu zannediliyordu. Ancak teknik bir karışıklık olduğu sonradan öğrenildi. Levent Özçelik’in maçın anlatımını yaptığı tarihi anlar boyunca fonda çaldı durdu. Galatasaray kupayı kazandığında yine Üründül’ün dudaklarından dökülen sözler başarının çarpıcılığını özetliyordu:
“Korkunç bir şey bu...”
Başarının temelleri
Hikâyeye, başarının mimarı Fatih Terim ve onun vizyonuyla başlamamız gerekiyor. Büyük başarının mimarı Terim, Galatasaray ile futbolculuk yıllarında 11 yıl boyunca hiç yerel lig şampiyonluğu sevinci yaşayamadı. 1970'lerde 'şerefli mağlubiyetler' alan A Milli Takım’ın seneler boyu kaptanıydı. Özetle, tribünlere "Avrupa Avrupa duy sesimizi" tezahüratlarını ezberleten Terim, futbolculuğu boyunca sesini Edirne ötesine ulaştıramadı.
Turgut Özal iktidarında Türkiye, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak süratle değişirken, futbol sahaları da bu sürecin parçalarından biri oldu. 1988-89 sezonunda Galatasaray, ülke tarihinde bir ilke imza atıp Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı finale yükselirken, Fatih Terim henüz 34 yaşında Ankaragücü teknik direktörüydü.
1993’te, ülke tarihine başka bir kilometre taşı döşeyen, Akdeniz Oyunları’nda altın madalya kazanan Ümit Milli Takım'ın başında da o vardı. 1996’da A Milli Takım’ı, tarihinde ilk defa Avrupa Şampiyonası’na İngiltere’ye götürdü.
Ve çeyrek finalde tamamlanan Avrupa Şampiyonası serüveninin ardından Galatasaray günleri başladı. Kurduğu takım üst üste üç kez lig şampiyonu olsa da bu süre içinde Avrupa’da bir türlü beklenen başarıyı yakalayamadı. Ta ki 2000 yılına kadar. 2000 yılında lig ve Türkiye Kupası zaferinin yanına bugüne kadar tekrarlanmayacak bir başarı da eklemişti. UEFA Kupası şampiyonluğu.
Tarihin akışını değiştiren gol
O günleri kısaca hatırlamakta fayda var. Oyuncularının maaş ödemelerinde sürekli sorun yaşayan, ekonomik sıkıntılarla boğuşan ve sadece beş yabancı futbolcusu bulunan bir Galatasaray kadrosu vardı.
1999-2000 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde dördüncü maçlar geride kaldığında Sarı-Kırmızılıların hanesinde tek puan yazılıydı. Yerel hakimiyete rağmen, Terim ve öğrencilerinin arzuladığı Avrupa başarısı yine gelmeyecek gibi gözüküyordu. Öyle olmadı.
Beşinci maçta Almanya'nın başkentinde, Hertha Berlin’e karşı 4-1’lik sürpriz bir galibiyet alan Cim Bom, 3 Kasım 1999’da Ali Sami Yen Stadı’nda tarihi bir maça çıkacaktı. İtalyan devi Milan'a karşı maçın son dört dakikasına 2-1 geride giren Galatasaray önce eşitlik sayısını, ardından son dakikada kazanılan penaltıda Ümit Davala ile galibiyet golünü buldu.
Bu mucizevi galibiyetle birlikte Galatasaray grubu üçüncü tamamladı ve değişen statü gereği yoluna UEFA Kupası’nda devam etme hakkını kazandı. Galibiyetin değerinin bu kadar büyük olduğunu o an hiç kimse idrak edememişti. Bahis şirketleri Galatasaray’ın UEFA Kupası’nı kazanma ihtimaline 1’e 250 veriyordu.
Adım adım şampiyonluğa
Üçüncü turdan dahil olunan UEFA Kupası’nda İtalyan Bologna karşısında deplasmandan beraberlikle dönen Galatasaray, Ali Sami Yen’de 2-1’lik skorla turu atlayan taraf oldu. Maç sonu, bir İtalyan gazetecinin Galatasaray’ın kötü bir oyunla kazandığını vurguladığı soruya Terim, İtalyanca “Finito giocare, resultante importante” (Maç bitti, önemli olan kazanmak) şeklinde cevap verdi. Fatih Terim dili ve edebiyatında 'atı alan Üsküdar’ı geçti' demekti bu. Terim’in bu kendine özgü İtalyanca merakının sebebi de kısa süre sonra, UEFA Kupası zaferinin ardından Fiorentina’nın teknik direktörü olunca anlaşılacaktı.