K A T K I L A R I Y L A

Twin Peaks, gençliğini 90’larda yaşayan neslin hayatını değiştirmişti. Peki bugünün gençliği için ne ifade edebilir? Düşününce, 2020’ler de en az 90’lar kadar, hatta belki o zamanlardan bile daha tuhaf. Akıl almaz olaylarla kuşatılmış durumdayız. O zaman pekâlâ Twin Peaks’in aykırı dünyası günümüze de eşlik edebilir. 

Twin Peaks şimdi MUBI’de yeniden başladı. Dizinin ikonik objelerine yer veren gizemli afişlerini reklam panolarında veya internette görmüşsünüzdür. 

Bu şifreli afişten yola çıkarak Twin Peaks evrenine dair bir rehberle karşınızdayız. 

İşte o objeler ve Twin Peaks’e başlamanız için 9 sebep.

1: Otel Anahtarı - Devrimci ve Ateşli Bir Sinema

Bu, 315 numaralı odaya ait bir otel anahtarı. Twin Peaks dünyasının gizemli kapılarını açan anahtarlardan biri.

Bu dünyaya girer girmez, yani Twin Peaks’in jeneriği başlar başlamaz sıradan bir televizyon dizisiyle karşı karşıya olmadığınızı anlıyorsunuz. Sinematografisi, renk paleti ve kadrajları ile çok iyi bir sinema filmi izliyor gibisiniz. Çünkü yıl 1990 ve David Lynch formunun zirvesinde! Eraserhead ve Blue Velvet ile Hollywood’daki küçük devrimini başlatmıştı, en büyük başarıları Lost Highway ve Mulholland Drive ise ufukta görünmüştü.

Twin Peaks, 80’leri bitirip 90’ları başlatmış olabilir ama 80’ler ve öncesinde karşımıza çıkan görsel akımlardan beslenmekten çekinmiyor. Her kadrajdan film-noir estetiği ve pop-art vizyonu fışkırıyor adeta. Oyuncular, kılık kıyafetler ve saçlar ise başka hikâye. Kadınlar arzu nesnesi pin-up modelleri gibi, erkekler ise adeta birer “Marlboro Man”. 80’lerin muhafazakâr, aseksüel aile dizilerinin tam tersi söz konusu. Sinema filminin adı boşuna “Fire Walk With Me” değil. Ateşli bir şov Twin Peaks. Audrey Horne, meşhur dans sahnesinde sadece o restorandakilerin değil, seyircilerin de aklını başından alıyor.

2: Ses Kayıt Cihazı: Düşsel ve Absürt Twin Peaks Kafası

Bu Dale Cooper’un ses kayıt cihazı. 

Dale Cooper nev-i şahsına münhasır bir dedektif olduğu için sadece davaya dair görüşlerini değil, rüyalarını bile bununla kayda alıyor.

Twin Peaks bir yandan gerçek bir polisiye, diğer yandan gerçeküstü bir macera. David Lynch ve Mark Frost özgürce anlatıyorlar hikâyelerini. Absürtlükte sınır tanımıyorlar. Twin Peaks son derece mistik ama bir o kadar da komik. Bir FBI memuru düşünün, suçluyu bulmak için sözüm ona Tibet’te öğrendiği metodu uyguluyor ve hangi ismi söyledikten sonra uzaktaki şişeyi vurursa o ismin katil olabileceğini düşünüyor. Ya da tüm bu olaylar yaşanırken tek gözlü bir kadın sessiz bir perde kornişi icat edebilmek için uğraş veriyor!

Twin Peaks kafası diye bir şey var. Ona bir kere giren, çıkamaz!

3: Çam Ağacı Rozeti: Ses Kuşağı ve Soundtrack

Laura Palmer cinayetini araştırmak için Twin Peaks kasabasına gelen Dale Cooper’ın burada en çok dikkatini çeken şey ağaçlar oluyor! 

Çam ağaçlarıyla dolu o ormanlardan bir müzik yükseliyor. Bu, Angelo Badalementi’nin başka bir dünyadan gelmiş gibi hissettiren notaları. Aşağıdaki videoda David Lynch’le o çam ağaçlarından yükselen müziği nasıl bir zihin birlikteliğiyle yarattıklarını izleyebilirsiniz. Ama Twin Peaks’in soundtrack’i bundan da ibaret değil. 

2017’deki The Return sezonunun en devrimci bölümünde Nine Inch Nails’ın sahne aldığını fısıldasak spoiler sayılmaz umarız. Ya da Eddie Vedder’dan Sharon Van Etten’e kadar birçok modern müzisyeni duyacağınızı ve playlist’lerinizi bu diziden öğrendiklerinizle doldurabileceğinizi söyleyebiliriz!

Angelo Badalamenti, Laura Palmer'ın Teması'nı nasıl yazdığını açıklıyor.

4: Satranç Taşı: Oyunbaz Dizilerin Atası

Bu bir satranç taşı ve aslında tüm dizi bir satranç maçı.

Twin Peaks, zekâ oyunları ve gizemli entrikalarıyla adeta bir ekol oldu. Lost’un yaratıcılarından Damon Lindelof “TV tarihinde Twin Peaks’ten daha fazla etki uyandırmış başka bir yapım yoktur” demişti. Sopranos’un yaratıcısı David Chase ise “Bir saatlik drama yapan biri, Twin Peaks’ten etkilenmemişse, yalan söylüyor demektir” diyerek onu desteklemişti. Christopher Nolan, başta Inception olmak üzere birçok filminde Lynch’in “rüya gerçekliği”nden esinlendiğini söylemişti. Lars Von Trier ise kendi TV dizisi Riget’te Twin Peaks’ten etkilendiğini saklamıyordu. 

Daha yakın geçmişten ise Stranger Things, Fargo ve True Detective’ın Twin Peaks’le kuzen olduğunu iddia edebiliriz! 

5: Poker Çipi: Halen Devam Eden Gizemler

Bu Tek Gözlü Jack’in kırık poker çipi. Twin Peaks’teki suç hikâyesinin tekinsiz ipuçlarından biri.

Fakat bu ipuçları bizi bir türlü “katil”e götürmüyor ve Twin Peaks’ten yükselen merak dalgası kısa sürede tüm dünyaya yayılıyordu. Bunun en güzel örneğini şu gerçek hikayede görebiliriz: Sovyetler Birliği’nin lideri Gorbaçov, dönemin Amerikan Başkanı George H. W. Bush’u aramış, Laura Palmer’ı kimin öldürdüğünü sormuştu. Kanal yöneticileri de Lynch’e Sovyet liderin ricasını iletmişlerdi, ancak Lynch sırrı korumuştu. Böyle bakarsak, Twin Peaks batı kültürüne kapalı Demir Perde’yi etkisi altına alan belki de ilk popüler kültür işiydi.

6: Maça Ası Kartı: Deneysel Bir Korku Tüneli

İçinde kara bir figürün olduğu Maça Ası Kartı 3. sezonun korku tarafını temsil ediyor.

Twin Peaks için gizemli, düşsel, komik vb. dedik. Ama diğer yandan televizyon tarihinin en ürkütücü sahnelerinden bazıları da bu dizide yer alıyor. Spoiler vermeyelim ama bir tanesinin 2. sezonun 2. bölümünde olduğunu söyleyelim, sizi hazırlayalım. 

The Return sezonunda benzer sahneler daha da deneysel bir halde karşınıza çıkacak!

Bu kötülük temsillerinin altı boş da değil, Kızılderili katliamından atom bombası deneylerine kadar kökenleri Amerika’nın kirli tarihine uzanan bir tarafı var. Alt metin okumayı seviyorsanız Reddit gibi forumlarda ve analizlerde ipuçlarını takip edebilirsiniz!

7: Kırık Kalp Kolyesi: Duygusal Bir Yolculuk 

Laura ve Donna’nın dostluğunu hatırlatan bu yarım kalp kolyesi, hem bir ipucu hem de duygusal bir sembol.

Gizemli, gerçeküstü, absürt ve ürkütücü dedik. Ama tüm bunların üstünde, etkisini hep sürdüren bir duygusu var Twin Peaks’in. O yüzden “Laura Palmer’ı kim öldürdü?” sorusu sadece merak ettirmiyor, hüzünlendiriyor da... Mevzu sadece polisiye değil!

8: Yüzük: Televizyondaki İkinci Devrim

Bu yüzük, 3. Sezon The Return’ün kilit objelerinden.

Bu bir “güç yüzüğü” müdür bilinmez fakat Dale Cooper’ın bu evrene ikinci gelişinde parmağında gördüğümüz bir obje. The Return sezonu, dizinin paranormal dozunun maksimuma çıktığı, deneysel sinema ve modern sanattan fazlaca etkilenen yeni bir devrim. 1990’daki Twin Peaks nasıl zamanının ilerisindeyse The Return de 2017’nin ilerisinde bir tuhaflık, dadaist bir çılgınlık…

9: Donut: Kehanetini Gerçekleştiren Dizi

Dale Cooper’ın en sevdiği iki şeyi bilirsiniz; kahve ve donut! 

Twin Peaks’in yapısı da bir donut gibi. Kendi kuyruğunu takip eden yılan, Ouroboros. 2017’deki The Return sezonu insanların nostalji hevesini sorgulayan, eskiye dönmenin zorluğunu anlatan tuhaf bir meta-anlatı şöleni. Çünkü Laura Palmer, Kırmızı Oda olarak bilinen yerde 1992’de “25 yıl sonra görüşürüz” demişti ve onun bu kehaneti 2017’de gerçek oldu. Ve belki de orijinal dizinin bile üstüne çıkan bir ustalık eseri çıktı ortaya. Buna tanıklık etmek, gerçekten özel bir deneyim.

Jim Jarmusch’a göre The Return, 18 saatlik tek bir film olarak görülmeli ve son 10 yılda Amerikan sinemasından çıkan en iyi iş olarak kabul edilmeli. Biz de ona katılıyoruz.

Geçtiğimiz Ocak ayında David Lynch’i kaybettiğimizde anlaşıldı ki, Twin Peaks’in The Return sezonu aynı zamanda bu dahi yönetmenin görkemli vedasıydı. Belki de vasiyetiydi… Eminiz, şimdi Kırmızı Oda’da keyifle kahvesini yudumlayıp donut’ını ısırıyordur. 

Rüyalarda buluşuruz Bay Lynch! 

TWIN PEAKS

Pembe diziler ile klasik polisiye hikayelerini harmanlayarak kozmik bir melodram yaratan Mark Frost ve David Lynch, eşi benzeri olmayan bir işe imza attı. Karanlık sırları Amerikan taşra yaşamının sadeliğine yediren efsanevi dizi, bir nesle damgasını vurdu.

ŞİMDİ İZLE
Bağlantı kopyalandı!

Yazan:

Doğu Yücel

Doğu Yücel

Yazar, Senarist, Gazeteci. İstanbul Üniversitesi, İletişim Fakültesi Radyo-TV Sinema Mezunu. Kitaplarından bazıları: Kimdir Bu Mitat Karaman?, Güneş Hırsızları, Varolmayanlar...