Muhtemelen ABD başkanı Donald Trump’ın en keyif aldığı yurtdışı ziyaretlerinden biri geçen haftaki Japonya gezisiydi. Trump, geçen ay Japonya’nın ilk kadın başbakanı seçilen Sanae Takaichi tarafından büyük bir coşkuyla karşılandı. İki lider sadece nadir elementler ve milyar dolarlık ticaret anlaşması imzalamakla kalmadı, bir askeri uçak gemisinde Amerikan askerleriyle birlikte miting de düzenledi.

Nobran bir tüccar edasıyla dünyaya bakan Trump için bu ikili anlaşmalar aslında pek de yeni bir mesele değil. Trump Gazze’den Ukrayna’ya her oturduğu masada nadir elementleri, gümrük vergilerini, yatırım anlaşmalarını gündeme getiriyor; her şeye ellerin bir türlü kopamadığı bir kurban pazarlığı gözüyle bakıyor. 

Bu nedenle Trump’ın esas keyfini getirenin alıştığı bu al-ver pazarlığının değil, kendisini karşılayan Sanae Takaichi’nin profili olduğunu söylemek abes olmaz. Ne de olsa Japonya’nın yeni başbakanı toplumsal cinsiyet meselelerindeki muhafazakâr tutumu nedeniyle Taliban ve Margaret Thatcher hayranı olduğu için Demir Leydi lakaplarıyla anılıyor. Heavy metal, motorsiklet ve bateri tutkunu, göçmen ve turist karşıtı, Çin’e karşı Trump ile işbirliği yapmaya hevesli Sanae Takaichi’yi Başbakan seçen Japonya, Trump’ın dünyasına uyum sağlamışa benziyor. 

Dışişleri Bakanlığı’nın, Pentagon’un, bürokratların, uluslararası hukukun ayaklar altına alındığı bir dönemde Japonya’nın bu tercihi pek tuhaf değil. Fakat Trump’ın dünyasına uyum sağlamak yerine rüzgara karşı yelken açmayı ve bu vasatlığa karşı tüm dünyaya güçlü bir antikor sunmayı tercih edenler de yok değil.