İki süper güç, Trump’ın ABD’si ve Putin’in Rusyası arasında son günlerde nükleer bir gerginlik var.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ekim ayının son haftası yaptığı açıklamada yeni nükleer silah Poseidon'u test ettiklerini duyurdu. Putin, silahtan “kıyamet makinesi” diye bahsetti.
Bu silah bir insansız su altı aracı.
Putin’e göre Poseidon, hız ve derinlik bakımından rakipsiz.
Hemen ertesi gün ABD Başkanı Donald Trump, ülkesinin nükleer testlere yeniden başlayacağını açıkladı. Ayrıntı vermeden bu konuda bir duyuru yapılacağını söyledi.
Trump gazetecilere bu açıklamayı Asya turundan dönüş yolunda uçağı Air Force One’da yaptı.
Testlerin nerede yapılacağı sorulduğunda "Duyurulacak. Test sahalarımız var" yanıtını verdi.
Daha sonra kendi sosyal medya sitesi Truth Social'dan paylaştığı mesajda da Savaş Bakanlığı’na nükleer silahların testlerine başlanması için emir verdiğini ve bu sürecin derhal başlayacağını yazdı.
ABD eğer nükleer silah denemelerine başlarsa Rusya da karşılık vermeye hazırlanıyor. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, mevcut moratoryumun ihlal edilmesi durumunda Rusya'nın haklı yanıt verme hakkını saklı tuttuğunu ve aynı şekilde karşılık vereceklerini söyledi.
Sadece Kuzey Kore
Kuzey Kore nükleer denemelere devam eden tek ülke durumunda. 2006, 2009, 2013, 2016 (iki kere) ve 2017’de olmak üzere altı nükleer deneme yaptı. Diğer ülkelerse Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle denemeleri yavaş yavaş rafa kaldırdı.
Sovyetler Birliği son denemesini 1990’da, ABD ve İngiltere 1991’de yaptı. Çin ve Fransa 1996’ya kadar sürdürdü. 1998’de de Hindistan ve Pakistan son denemelerini yaptılar. Ama tüm bu denemeler hep yer altındaydı. Çünkü 1963’te Moskova’da, o dönemin nükleer büyük güçleri ABD, SSCB ve İngiltere arasında imzalanan, daha sonra pek çok ülkenin katıldığı Kısmi (Sınırlı) Nükleer Deneme Yasağı Anlaşması; atmosferde, su altında ve uzayda nükleer denemeleri yasaklıyor. Sebebi yer üstünde yapılan denemelerin sebep olduğu radyoaktif serpintiden duyulan endişe.
Ancak 1963’teki anlaşmaya giden yol çok da kolay olmadı. Anlaşma 1955’te başlayan, zaman zaman kesilen uzun müzakerelerin sonunda imzalandı. İmza aşamasına ancak büyük bir krizin sonunda gelinebildi:
Dünyanın nükleer bir çatışmanın eşiğinden döndüğü Ekim 1962’deki Küba Füze Krizi.
Üstelik bu krizin tam da göbeğinde, krizin adı her ne kadar yaklaşık 10 bin km uzaktaki Küba da olsa Türkiye vardı.

Kennedy ve Kruşçev’in pazarlık masasında Türkiye
Küba Füze Krizi, Soğuk Savaş ile birlikte başlayan Türkiye-ABD müttefikliğinin ilk büyük güven bunalımıdır.
Sovyet tehdidine karşı Batı bloğuna yaklaşan Ankara, ABD’nin kendi çıkarları için Türkiye’yi, üstelik görüşünü almadan hatta haber bile vermeden nasıl pazarlık masasında kullandığının göstergesi kabul edilir.
1957 yılının 4 Ekim günü dünya, Moskova’dan gelen haberle uzay yarışında, dolayısıyla da füze teknolojisi rekabetinde yeni bir döneme girdi.


