Muhafazakâr kanadın en görünür figürlerinden, gençlik örgütü Turning Point USA kurucusu Charlie Kirk’ün 10 Eylül’de Utah’ta katıldığı bir üniversite etkinliğinde vurularak öldürülmesi, Beyaz Saray’dan kampüslere kadar uzanan bir gerilim dalgası yarattı. 

Suikastin ardından “büyüyen sol terör” söylemi Cumhuriyetçi cepheden merkez siyasete taşındı ve Trump yönetimi, liberal grupları hedef alan yeni bir baskı döneminin fitilini ateşledi.

ABD Başkanı Donald Trump ve çevresindeki isimler, suikastı “solun şiddet manifestosu” olarak tanımlarken, ülkede ifade özgürlüğü ve politik eleştiri sınırları son bir ayda yeniden tartışma konusu oldu. Kendisini solda tanımlayan birçok Amerikalı, günlerdir artan nefret söylemleri ve disiplin cezalarıyla birlikte adeta bir “cadı avı” atmosferinde yaşadıklarını söylüyor.

Kirk cinayeti, sadece kutuplaşmış bir toplumdaki siyasi bir figürün ölümü değil; silah kültürü, ifade özgürlüğü ve kutuplaşmanın Amerika’da hangi eşiğe geldiğinin de göstergesi. 

Peki bu suikast, son bir ayda Beyaz Saray’dan sosyal medyada, kampüslerden eğlence sektörüne ABD siyasetini nasıl etkiledi?