Hürriyet gibisi yok. Gönlünüzün istediği, canınızın çektiği insanla birlikte olmak, kendi küçük dünyanızın dışında insanlarla tanışabilmek, huzursuz bir ilişkiyi bitirebilmek hürriyeti hiçbir şeye değişilmez. Buradan geri düşmemek lazım.
Ama her şey diyetiyle geliyor. Şimdi de bir “sonsuz olasılıklar” yanılsamasıyla yaşıyoruz. Sanki dışarıdaki dünya çeşmelerinden artık ne içmeyi seviyorsanız onun bağı. Biri giderse öteki gelir. Dök gitsin elindekini.
Bu yanılsamaya neden olan elbette ellerimizdeki ufak ve birbirine bağlı teknolojik aletler. Flörtüm canımı mı sıktı, ne önemi var, bak Alaska’dan başkasını buldum bile.
Yahut biriyle sorun yaşamasanız da hep aklınızı kurcalayan bir kurt: “Ya daha iyisi varsa?”
Seç, beğen, kaydır mantığıyla işleyen ve bazı bazı düpedüz et pazarından farksız çöpçatan uygulamaları sayesinde, kullananların gözü kaba tabirle biraz dışarıda. Öyle olmasa da bu şüphenin kendi bile zehirli: “Ya hala oralardaysa, ya benden daha iyisi peşindeyse?”
Eh kimse anasından külçe gibi özgüvenle doğmuyor. Böylesi bir tekinsizlik, en sağlamını bile yer bitirir.
Öyle olunca da jet hızıyla başlayıp biten flörtlerin yarattığı girdaplarda savrulanların sayısı artıyor.
“İndir beni başım dönüyor”
Üstelik nasıl ve nerenizden yıpranacağınız bile trendlere bağlı. Mesela alt lig, üst lig muhabbeti onlardan biri.
Futbol birinci ve ikinci liginden bahsetmiyoruz. Konumuz, kendimizi fiziksel özelliklerimize göre yerleştirdiğimiz sınıfı bilerek, ona göre bir partner arayışında olmak.