İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki yolsuzluk soruşturması kapsamında İBB'ye bağlı 24 şirkete kayyum atandı.
Kayyum atanan şirketlerin büyük bir çoğunluğu inşaat ya da reklam şirketi.
CHP, yayınladığı bir videoda, kayyum atanan şirketlerin 12’sinin açık hava reklamcılığı alanında çalıştığını söyledi. Muhalefet bu hamleyi, “seçim öncesi iletişim kuşatması” diye tanımlıyor.
Örneğin kayyum atanan şirketlerden biri olan Kentvizyon, Ankara, İstanbul, İzmir ve Bursa’da faaliyette. Şirket, yaya ve araç trafiğinin yoğun olduğu noktalarda konumlanan 30 bin reklam alanını yönettiğini beyan ediyor.
Kayyum atanan başka bir şirket de Urbanmedia. İstanbul’da cadde, sokak ve kamusal alanlardaki kent mobilyalarıyla reklam ünitelerini işletiyor.
Panoeffect Medya ise Metro ve Marmaray hatlarında yer alan panoları yönetiyor. SEV Medya’nın 81 ilde, duvar, cam cephe, parapet, lightbox ve dijital ekranlardan oluşan geniş bir reklam envanteri var.
Kayyum ataması yapılan diğer reklam şirketleriyse şöyle: Reklam İstanbul, Carsal Reklamcılık, BVA Reklam ve Danışmanlık, SMO Reklam, Vizyonkent Reklam, 3. Mecra Reklam, Genç Popülist Medya, MSO Reklam ve Sev Açıkhava Reklamcılık.
Bilboarda atanan kayyum
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Anka Haber Ajansı'nın YouTube kanalında yayımlanan 15 Nisan tarihli TBMM Grup Toplantısı konuşmasında, “Kendi rejimlerinin reklamını yapmak için yüzbinlerce billboarda kayyum atadılar” dedi.
İBB’nin kiraya verdiği bu reklam alanlarından elde edilen gelirin kent lokantalarında çorba, anne karta destek, çocuklara süt gibi sosyal programlara aktarıldığını anlattı.
CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik de X hesabında kayyum atamalarıyla birlikte kamusal alanda muhalefetin görünürlüğünün sınırlandığı ifade etti.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kampanya direktörü ve İBB soruşturması kapsamında tutuklu Necati Özkan da reklam şirketlerine kayyum atanmasının yalnızca mali ya da hukuki değil, aynı zamanda siyasal iletişimi etkileyen bir adım olduğu görüşünde.
Özkan T24’den Murat Sabuncu’ya “42 yıllık siyasal iletişim deneyimimle söylüyorum: Açık havada görünmeyenin siyasette izi kalmaz” dedi.
Özkan, açık hava reklamcılığı alanındaki bu müdahalelerin sektörel bir düzenleme değil, doğrudan iletişim alanına engelleme niteliği taşıdığını söyledi.
Özkan’a göre bu aynı zamanda bir erken seçim işareti.

Hak olarak temsil
Reklam şirketlerine kayyum atanması, şehirde kimlerin görünür olacağına, kimlerin kamusal alanda yer bulacağına dair esasların değiştiğini gösteriyor. Bu yalnızca ekonomik ya da idari bir karar değil. İnsanların şehirde kendilerini ifade etme ve temsil edilme biçimlerini de etkiliyor.
Fransız düşünür Henri Lefebvre’in “kent hakkı” kavramı, sadece konut, ulaşım gibi hizmetleri değil, insanların şehirde görünme, söz söyleme ve yer alma hakkını da kapsıyor. Bu nedenle reklam alanlarının kimlerin kullanımına açık olduğu, doğrudan bu hakla ilgili.
Bu, Jacques Rancière’in “duyumsanabilir olanın dağılımı” dediği kavramla da yakından ilişkili. Rancière’e göre siyaset, kimin sesinin duyulacağına, kimin görünür olacağına karar veren bir düzen.
Reklam panoları gibi geniş kitlelere ulaşan mecraların el değiştirmesi, bu düzenin şehirde nasıl yeniden kurulduğunu ortaya koyuyor.
Kent hakkı ile bu görünürlük düzeni birlikte ele alındığında, şehir yalnızca içinde yaşadığımız değil, aynı zamanda kimlerin kendini ifade edebileceği bir yer hâline geliyor.
Reklam alanlarının nasıl ve kimler tarafından kullanıldığı, şehirde kimin söz hakkı olduğunu belirliyor.
Bu yüzden mesele sadece mülkiyet değil; aynı zamanda ifade ve temsil hakkı üzerine yeniden düşünmeyi gerektiriyor.