“Disiplin sorunu olan”, “sorun çıkaran”, “başarısız” ve “okumak istemeyen” çocuklar…
Bu kelimeler, gençlerin yalnızca sınavlara ya da iş yaşamına hazırlandıkları bir süreç olarak görülen ortaöğretim yeniden tartışılmaya açılmışken en çok duyulan sözcükler.
Bu seferki tartışma, ortaöğretimde eğitim süresini kısaltabilecek yeni bir sistem arayışına odaklanıyor. Zira, “sorunlu çocukların” okullarda “diğer öğrencilerin haklarını engellediği” söyleniyor ve üniversiteye gitmek isteyenlerin teknik eleman açığına neden oldukları savunuluyor.
Eğitim Reformu Girişimi (ERG) olarak ortaöğretime yönelik bu yeni gündemin, kök sorunları tartışmadığını ve gençlerin taleplerini dikkate almadığını düşünüyoruz.
Oysa ortaöğretim, gençlerin kendilerini, ilgi ve becerilerini tanıdıkları ve geliştirdikleri, toplumsal yaşama katıldıkları ve dünyayı anlamlandırdıkları bir gelişim alanı. Dolayısıyla ortaöğretime bu anlayışla ve hak temelli tartışılmalı.
“Keşif, Gelişim, Katılım: Ortaöğretim Hak Temelli Dönüşümü için Öneriler” başlığıyla yayınladığımız politika notunda, ortaöğretime dair olası değişikliğin yaratacağı riskleri ve hak temelli bir dönüşüm için önerilerimizi ortaya koyduk.
Bu önerilerimiz arasında sınav odaklı sistemin dönüştürülmesi, kariyer danışmanlığı uygulamalarının yaygınlaştırılması, mesleki eğitimin cazip hâle gelmesi, gençlerin karar alma süreçlerine katılımı ve okullardaki zorbalık-şiddet sorununun çözümü için kapsayıcı bir okul ikliminin yaratılması da var.
Zorunlu eğitim süresinin kısalması beraberinde riskleri de getiriyor
2012’de yapılan değişiklikle zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması, ortaöğretimde net okullulaşma oranlarına olumlu katkılar yaptı. 2011-12’de %67,4 olan ortaöğretimde net okullulaşma oranı, 2017-18’de %83,6’ya çıktı. 2022-23’te %91,7’yle en yüksek seviyeye ulaştı ancak 2023-24’te ekonomik krizin bir sonucu olarak %88’e geriledi.
Bu süreçte, kız çocukların okullulaşma oranları ciddi şekilde arttı ve kızlarla oğlanlar arasındaki cinsiyet farkı kapandı. Ortaöğretimin zorunlu eğitim kapsamından çıkarılması ya da süresinin azaltılması, özellikle kız çocuklar için çocuk yaşta, erken ve zorla evlilik riskini artırabilir. Ayrıca, kızlar ve oğlanların çocuk işçiliğine sürüklenme süreçlerini hızlandırabilir.