İntihara sürüklendiğinde 28 yaşında olan Onur Yaser Can, 78 kuşağından sosyalist, memur bir anne ve babanın çocuğu olarak Ankara’da dünyaya geldi. Girdiği sınavlarda başarılı bir çocuk oldu, önce Gazi Anadolu Lisesi’ni ardından ODTÜ Mimarlık Fakültesi’ni kazandı.
Sanata da ilgisi olan, resim yapan, müzikle uğraşan ve yabancı dil öğrenmeye meraklı biriydi Onur Yaser Can.
İşkenceye uğradı, muhbirliğe zorlandı
İstanbul’da yaşamını sürdürürken esrar satın aldığı iddiasıyla, 2 Haziran 2010’da Harbiye’de gözaltına alındı. Avukatı yanında yokken kanunlara aykırı şekilde ifadesi alındı. İfadesinde ailesinin telefonu yazılı olmasına rağmen yakınlarına haber verilmedi, gözaltı işlemi öncesi alınması gereken doktor raporu alınmadı.
Hak ihlalleri bunlarla da sınırlı kalmadı. Onur Yaser Can nezarete alınarak çırılçıplak soyuldu, işkence ve cinsel istismara maruz bırakıldı.
Can, ölümünden bir gün önce konuştuğu arkadaşına yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyordu:
“Yakalandıktan sonra çırılçıplak soyuldum. Duvara yaslanmamı söylediler. Öksürtüldüm, bir süre çömeltilerek bekletildim. Bu süreçte ağlayan, polislere yalvaran bir kişinin sesi dinletildi, tokatlandım, sözlü olarak aşağılandım. Polislerden biri beni telefonla emniyete çağırdı ve önceki ifademden farklı bir ifade imzalattılar. Muhbirlik yapmam söylendi.”
Adım adım ağır depresyona sürüklendi
Savcının salıverilmesi talimatına karşın işkence şüphelisi polisler tarafından tekrar emniyete götürülüp bir süre daha tutuldu.