Ahmet Kutsi Tecer’in en bilinen şiiridir, Orada bir köy var uzakta. Münir Ceyhan’ın bestesiyle de okul yıllarımızdan bu yana hafızalarımızdan hiç silinmeyecek bir yerdedir bu şiir.
Şiirde, “Gezmesek de tozmasak da o köy bizim köyümüzdür” der şair ve dağlardan da bahseder: “Orada bir dağ var uzakta, o dağ bizim dağımızdır. İnmesek de çıkmasak da o dağ bizim dağımızdır.”
Gitmediğimiz köyler, çıkmadığımız dağlar, şiirde bahsedildiği gibi bizim mi gerçekten? Bir zamanlar öyleydi belki ama yaşadığımız dönemde, o köylerin, dağların, oralarda yaşayan insanların olduğunu bile söyleyebilir miyiz?
Öyle bir dönemden geçiyoruz ki köylüler; ülkeyi yönetenlerin yol verdiği, işleri hızlı yürüsün diye tüm yasaları ezip geçmesine müsaade ettiği, Maden Kanunu bile çıkardığı maden şirketlerinden toprağını ve ormanını korumak için mücadele ediyor. Jandarma, köylüleri değil, şirketleri koruyor. Köylüler darp ediliyor, çoğu zaman şirketleri durdurmak için kendilerini kepçelerin önüne atmaktan bile çekinmiyorlar.
On binlerce lirayı bulan mahkeme masrafları da köylülerin haklarını aramalarının önünde büyük bir engel. Ama çoğu zaman imece usulü aralarında o parayı da denkleştirip, yaşam alanlarının maden için yok edilmesine karşı yargı mücadelesi de veriyorlar.
Çorum’dan Tokat’a, Artvin’den Gümüşhane’ye, üzerine titreyip, özenle korumamız gereken masalsı köyler, ormanlar, verimlilik fışkıran tarım arazileri, su kaynaklarımız birer birer maden şirketlerine teslim ediliyor. Oysa o köylerin, o dağların hepimizin olduğunu, “vatan” olduğunu hatırlamak ve topraklarını korumak, üretmeye devam etmek için mücadele eden köylüleri dinlemek gerekiyor.
Karakaya direniyor
Çorum’un Sungurlu İlçesi’ne bağlı 400 yıllık bir köy Karakaya.
Meşe ağaçlarıyla çevrili, her bir yanında verimli tarlaların, meyve bahçelerinin olduğu, doğası muhteşem bir köy. Uzun yıllardır başta patates olmak üzere, domates, soğan, buğday, arpa, nohut ve ayçiçeğinin yanı sıra ceviz, armut gibi meyveler üreterek, hayvancılık ve arıcılık yaparak geçiniyor köy insanı.


