“Bunu yapıyoruz, çünkü ne olursa olsun denemekten vazgeçmemeliyiz, zira denemeyi bıraktığımız an insanlığımızı kaybettiğimiz andır,” demişti aktivist Greta Thunberg, abluka altında soykırım yaşanan Gazze’ye doğru yola çıkmadan önce.
Onunla birlikte 12 aktivistin içinde bulunduğu ve 1 Haziran’da yola çıkan gemi, beklenildiği gibi İsrail güçleri tarafından 9 Haziran’da uluslararası sularda durduruldu, aktivistler önce kaçırıldı, sonra da sınır dışı edildi.
Gemi, Gazze’nin tek kadın balıkçısı ve dört çocuk annesi, Madleen Kulab’ın adını taşıyordu. Bombardımanlardan hayatta kalabilen bütün Gazzeliler gibi birçok defa yerinden edilen Kulab, şimdi yıkık dökük bir evde yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Gazze’nin ana geçim kaynaklarından balıkçılığın da bitirilmesinin bir sembolü aynı zamanda.
Madleen gemisindeki yardım malzemesi miktarı da sembolikti.
Açlığa mahkûm edilmiş, kalan nüfusu için hicret adı altında ya da düpedüz sürgüne gönderilme planları yapılan Gazze için gemideki yardım miktarının bir önemi yoktu, zira Birleşmiş Milletler’e göre, Gazze’nin ihtiyacı günde en az 500 kamyon yardım malzemesi.
Ama geminin asıl taşıdığı, insanlığın vicdanıydı. Thunberg’in dediği gibi, denemekten vazgeçmeyenlerin vicdanı.
Yalnızca süslü kınama mesajları yayınlayan ama harekete geçmeyen hükümetlere, Gazze’de olan biten karşısında bakışlarını öte tarafa çevirenlere ya da düpedüz İsrail’in soykırım politikasını destekleyenlere de iyi bir yanıt oldu. Ayakkabı içindeki minik çakıl taşı gibi batarak, Gazze’deki gerçeği bir kez daha hatırlattı.
Madleen bir yandan barışçıl ve etkili protestonun nasıl yapılacağını gösterdi, bir yandan da manşetlere çıkarak Gazze’yi yeniden gündeme taşıdı. İsrail’e de bu işin peşinin bırakılmayacağı mesajını verdi.
Gazze’yi dümdüz ederek istediğini almış gibi duran İsrail’in tek rahatsızlık konusu Madleen değil bugünlerde.