Trabzon’da fındık tarımıyla uğraşan bir arkadaşım geçen yıl İstanbul’a ziyaretime gelmişti. Balkonda otururken panikle yerinden sıçradı, “kokarca” diye bağırmaya başladı. “Sen nasıl çiftçisin, böcekten mi korkuyorsun” diye takıldım ama anlatınca bu böcekten korkulması gerektiğine hak verdim. Çünkü arkadaşım, Trabzon’da, kahverengi kokarca nedeniyle tarlada, evde huzurlarının kalmadığını söylüyordu. Fındığa çok zarar vermişti, sebze ve meyveyi de mahvetmişti.
Arkadaşımın hediye getirdiği fındıklar gerçekten eskisi gibi değildi, acımsı bir tat vardı çoğunda.
Arkadaşımın anlattığına göre, sineklikleri bile aşıp evlere giren, kıyafetlerle yanlışlıkla çamaşır makinesine atıldığında canlı çıkabilen, yanmadan soba borusunun üzerinde tutunabilen, fazlaca dayanıklı, yayılmacı, aşırı zararlı bir böcekti bu kahverengi kokarca. Bir de dokununca öyle bir koku salıyordu ki bulunduğu ortamda uzun süre kalan bu koku, insanın yaşama hevesini alıp götürüyordu.
Halk arasında berbat kokusu nedeniyle osuruk böceği olarak bilinen yeşil kokarcanın kahverengi olanı, son beş yıldır Karadeniz’i istila etmiş gibi. Kahverengi kokarca, yeşil kokarcadan çok daha büyük bir yayılma potansiyeline sahip ve 300 çeşit sebze ve meyveye zarar verebilen, dünyanın en istilacı türleri arasında gösterilen bir böcek.

