21 Ocak 2025’te Bolu Kartalkaya’da yaşanan otel yangınında sevdiklerini kaybeden aileler için adalet mücadelesi aylardır sürüyor.
Yangında biri 11 yaşında olmak üzere üç ferdini kaybeden Akişli ailesinin avukatı Onur Fırat Kaynun, dosyanın en kritik noktalarından birini gündeme taşımıştı: Denetimin otele gidilmeden, masa başında yapılmış olması.
Bu bulgu, davanın seyrini değiştiren dönüm noktalarından biri olarak kayıtlara geçti. Bugün geldiğimiz noktada Kaynun, yalnızca otel sahiplerinin değil, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yerel idarelere kadar tüm sorumluların zincirleme biçimde yargılanması gerektiğini söylüyor.
Aileler ise mahkemeden, sahte raporların ve görmezden gelinen ihlallerin hesabının sorulmasını talep ediyor.
Kaynun ile hem davanın gidişatını hem de ailelerin taleplerini konuştuk.
İstanbul Barosu, yangın sonrası yaşanan süreci “kolektif kötülük” olarak tanımladı. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ortadaki en büyük problem, sermayenin her zaman olduğundan daha fazla kamu gücüyle girdiği “işbirliğinden” kaynaklanıyor.
Ülkenin en büyük turizm acentesinin, en büyük otellerinin sahibi olan bir patronun Turizm Bakanı olması en başında; belgelendirme ve denetim mekanizması olan bakanlığın işlevsiz hale gelmesinin asıl sebebi.
Bir patronun kendisini denetlemesi hayatın işleyişine dahi terstir. Kim kendi hatasını gerçek ve etkili biçimde, cezai ve hukuki sorumluluğu da olabileceğini bilerek denetleyebilir ki? Yaşadığımız husus doğrudan budur.