Doğu Karadeniz’de 21 ve 22 Eylül’de iki gün devam eden şiddetli yağış, Rize ve Artvin’de sel ve heyelana neden oldu. Yollar çöktü, köprüler yıkıldı, bungalovlar, iş makineleri sele kapıldı. Tarım arazileri, meralar su altında kaldı, mahsur kalanlar oldu. 

Son yıllarda defalarca benzer sel felaketlerinin yaşandığı, hatta önceki yıllarda onlarca kişinin sel ve heyelanlar sonucu hayatını kaybettiği Karadeniz Bölgesi’nde, artık şiddetli her yağmur büyük bir endişe nedeni.  

Karadeniz Bölgesi de iklim değişikliğinden payını alıyor, artık yağmurlar daha uzun ve daha şiddetli. Ama doğaya aşırı müdahalenin de dengeyi iyice bozduğu ortada. Sahil yolu, yeşil yol, HES’ler derken son yıllarda da maden şirketlerinin yoğun kuşatması altında Karadeniz. 

2000’li yılların ortalarında AKP iktidarı, “Eskiden su akar Türk bakardı, artık bu değişiyor, su akacak Türk yapacak” söylemiyle enerji politikasında HES’lere öncelik verdi. Bugünkü madencilik çalışmaları hikayelerine çok benzer bir şekilde, doğayı ve yöre insanını değil, şirketlerin kârını önceliklendiren ÇED raporları, sözleşmeler ve denetimsizlik sonucu, büyük bir doğa yıkımı yaşandı Karadeniz’de. Türkiye tarihinin en büyük çevre direnişlerinden bazıları da işte o dönem yaşandı.