Çok mutlu olduğum anlarda beynim kendi kendine bir fon müziği çalmaya başlar. Kafamdaki DJ bu kez “Vira Vira”yı seçiyor. Yeni Türkü’nün o bildik ezgisine, küreklerimizin suya her girişinde çıkan “foşş” sesi eşlik ediyor. Arada, önde yüzü bize dönük oturan eğitmenimiz Burak’ı da duyuyorum: 

Up!

Her “up!” komutunda, hareketli tekne koltuğunda ileriye doğru uzanıyor, kollarımızı açıyor, sırtımızı geriye veriyor ve küreklere asılıyoruz. Kürek çektikçe teknemiz Haliç’in sularında süzülüyor, sanki suyun değil, hayatın ritmini tutturuyoruz. Teknemizin hızının oluşturduğu rüzgâr nazikçe okşuyor bizi. 

Ağzım kulaklarımda, zira kürek sporuna başlayalı yalnızca yarım saat oldu ama suyla, doğayla ve takım arkadaşlarımla bütünleştiğimi ama aynı zamanda başta cep telefonu olmak üzere her şeyden de özgürleştiğimi hissediyorum. 

Bahtiyarım. 

Bir de aklımdan kürek maceramı Fayn’daki arkadaşlarıma nasıl anlatacağımı geçiriyorum.