İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na ve ekibine yönelik 19 Mart operasyonu şayet yaşanmasaydı, Nisan ayında politika faizi büyük olasılıkla yüzde 40 seviyesinde olacaktı. Ancak operasyonun etkilerini hafifletmek için Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) politika faizini yüzde 46’ya, gecelik borç verme faizlerini ise yüzde 49’a çekmek zorunda kaldı. Yani faizler normal şartlarda olması beklenen olağan seviyenin 9 puan üzerinde. 

Şu anda çeşitli bankaların 32 günlük mevduat faizi yüzde 50’lere kadar yükselmiş durumda. Kredi faizlerinde ise durum daha vahim. Artış yüzde 10. Bir iş insanının yatırım yapmak için kredi kullanması gerektiğinde ödeyeceği faiz yüzde 60’lar civarında. Hâl böyle olunca kimse yatırıma yanaşamıyor.

Yatırımların ertelenmesinin sonucu ise ekonomik büyümenin yavaşlaması ve artan işsizlik. 

Başka bir deyişle Türkiye enflasyon, yüksek faiz, cari açık, ekonomik büyümede düşüş ve kronik işsizlikle aynı anda cebelleşiyor. Ekonomist ve eski DPT Müsteşarı Mahfi Eğilmez, tam da bu durumu “ekonominin çoklu organ yetmezliği ile karşı karşıya olması” olarak tarif ediyor. 

Üstelik hastanın durumu giderek ağırlaşıyor, zira tutuklama kararının ekonomik etkisi her geçen gün katlanarak artıyor. 

Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) eski başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara, 18 Mart’tan bu yana kurlarda baş edilemez bir sıçramanın önüne geçmek için TCMB’nin sattığı net döviz miktarının (yüzde 49 faize rağmen) 57 milyar dolara ulaştığını açıkladı. 

Sadece bir buçuk ayda acımadan yakılan bu rezerv, tüm halkın iki yıl süren fedakârlığı ve ödediği büyük bedellerle biriktirilebilmişti.

Üstelik, bir döviz atağının rezerv satılarak önlenemeyeceği dersini çok yakınlarda deneyimlememiştik.