Doğanın muhteşem döngüsünü fazlasıyla hissettiğimiz bir mevsimdeyiz. Sonbaharda. 

Yapraklar renk değiştiriyor, sararıp toprağa düşüyor. Sonra toprakla karışıp, yeni başlangıçlara vesile oluyorlar.

İlkbaharla birlikte yeni yapraklar, yeni çiçekler, renkler gelecek. Doğa yeniden canlanacak. Yani doğanın muhteşem döngüsü, her türlü kendini tekrar edecek.

İşte kompostun sırrı, doğanın bu muhteşem döngüsünde saklı. Doğadan gelenin, yine doğaya gitmesi, toprağı canlandırması, döngüyü devam ettirmesi… 

İnsan belki de bu döngünün en hoyrat parçası. Çünkü hep var olanı eksilten, yok eden bir konumda. Dünyada toprakların yüzde 40’tan fazlasının bozulduğu, verimliliğini kaybettiği bir dönemdeyiz. 2050’ye kadar, bozulan toprak miktarına Güney Amerika kadar bir alanın daha ekleneceği tahmin ediliyor. Yanlış tarım uygulamalarının, tarım ilaçlarının, kimyasal gübrelerin, toprakların bozulmasında payı büyük. 

Kompostu, insan eliyle yok edilenin, yine insan eliyle kurtarılma girişimi olarak görebiliriz belki. Kaybettiğimiz topraklarımızı yeniden canlandırmanın yolu, komposttan geçiyor. Yüzlerce yıldır süregeldiği gibi, doğal atıkları yeniden toprakla buluşturmaktan başka çare yok çünkü. 

Nedir kompost?

Kompostu anlamak için önce toprağın gizemini, zenginliğini anlamak gerekiyor. Toprağın altında, üstünde gördüğümüzden çok daha yoğun, hareketli bir yaşam var. Sağlıklı bir toprak, yüzde 45 oranında mineral, yüzde 5 oranında organik madde, yüzde 25 boşluk ve yüzde 25 sudan oluşuyor.

Bir dönüm sağlıklı bahçe toprağında, bir kilogram kadar küçük memeli canlı, 15 kg kadar tek hücreli canlı, 100 kg solucan, 100 kg eklem bacaklı, 100 kg yosun, 250 kg bakteri ve 300 kg mantar yaşadığı tahmin ediliyor. Binlerce farklı organizmanın yaşadığı, her bir organizmanın döngüyü sürdürmekte görevli olduğu muhteşem bir ortam.