CHP, Ekrem İmamoğlu tutuklandıktan sonra, ‘partiye kayyum atanmasın, kurultay davası tartışması da kapansın’ diye apar topar olağanüstü kurultay yaptı ama işe yaramamış olabilir.
Çünkü kurultay hakkında devam eden davadan kayyum ya da çağrı heyeti kararı çıkması hâlâ bir olasılık.
Ama asıl, ‘davadan eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun partinin başına dönüşünün yolunu açacak karar çıkabilir’ beklentisi var. Ve tüyleri diken diken eden asıl bu olasılık.
CHP Genel Merkezi ‘kayyum bile Kılıçdaroğlu’ndan daha iyidir’ havasında. Kılıçdaroğluculara göreyse kayyum en beteri.
Kayyumun en azından ne yapıp ne yapmayacağının sınırının belli olduğunu savunanlara göre, Kılıçdaroğlu’nun ne yapacağı belirsiz.
Ondan en olmazlar bekleniyor.
Partisinin iyiliğinden çok kendi hırsına odaklandığı inancı müthiş kuvvetli. Dönerse yapabileceklerinin sınırı olmayacağından kuşku duyulmuyor. İntikam hırsıyla hareket edip, tasfiyeye girişeceğinden, bildiğini okuyacağından ve sinirleri laçka edeceğinden duyulan korku muazzam.
Elbette, tüm olasılıklar, hukuk ve siyaset arenasındaki fikir jimnastiğinin ürünleri.
Bütün bu olasılıkların hiçbiri gerçekleşmeyebilir de.
CHP, beklenenin aksine, ‘şaibeli kurultay’ davasını kazasız belasız geride bırakmış olarak da yoluna devam edebilir.
Hangi seçeneğin CHP’nin geleceği olacağını bilmek için, kurultay davasının sonucuna erişmenin nasip olması gerekiyor.
Lakin onun da zamanı belli değil. Kimine göre az kaldı, kimine göre bu uzun ince bir yol.
‘Az kaldı’ diyenler, ‘hukuk varsa zaten böyle bir dava olmamalıydı’ diyen ve mahkemeden aklı selim bir sonuç dileyenler. Uzun yolcular, ‘bu dava CHP’yi tartışmaya, karıştırmaya yarıyor kolay kolay bitmesine izin verilmez’ diyenler.
Senaryo içinde senaryo yazılıp, olasılıkların bini bir parayken, görünenlere ve görünmeyenlere yakından bakalım.