Trendyol Süper Lig'in ikinci haftasında oynanan Galatasaray-Karagümrük maçının 81. dakikasında oyun durdu. Sarı-kırmızılıların Arjantinli yıldızı Mauro Icardi 281 gün sonra ilk kez taraftarların büyük desteğiyle sahaya girdi. Sadece 6 dakika sonra fileleri havalandırdı. Stadyum hoparlörlerinden yankılanan ses yediden yetmişe herkese ezberlettiği kişisel “marş”ıydı: Aşkın olayım…
On binlerce insanın büyülenmişçesine, çoğunun da gözlerinde yaşlarla söylediği şarkı sırasında ekrana gelen minicik taraftarlar bile onun gol sevincini taklit ediyordu.
Peki kendine ya aşık eden ya da nefret ettiren bu aykırı karakter, olayların insanı, aslında kim?
Arjantin'in en büyük üçüncü şehri Rosario’da doğan, Kanarya Adaları’nda büyüyen, Barcelona’da uyum sağlayamayan, Milano’da hem kahraman hem hain ilan edilen, Paris’te unutulan, İstanbul’da yeniden hatırlanan ve hayata dönen bir hikâye. Doğduğu topraklardan ziyade yeniden yaşam bulduğu topraklarda sevilen Icardi'nin öyküsü şarkılarla, krizlerle, ihanetle ama en çok gollerle ve aşklarıyla yazılmalı sanki.
İnsan yalnız doğar da…
Mauro Emanuel Icardi Rivero, 19 Şubat 1993’te dünyaya geldi. Rosario, damarlarında futbolun dolaştığı bir şehir. Birçokları için tarihin en iyisi Lionel Messi’den dahi teknik direktör Marcelo Bielsa’ya kadar pek çok futbol öyküsünün çıktığı bir bölge. Fakat Mauro, hikâyesinin başladığı yerde pek uzun kalmadı. Henüz dokuz yaşındayken ailesiyle beraber, Arjantin’den binlerce kilometre uzağa, İspanya’nın Kanarya Adaları’na taşındı. Ebeveynleri İspanya’da ayrıldı, Mauro ve iki kardeşi anneleriyle kaldı. Daha sonra annesinden iki, babasından üç kardeşi daha oldu.
Kanarya Adaları’ndaki Vecindario kulübü, onun adını duyurduğu ilk sahneydi. O yıllarda attığı gollerin sayısı şehir efsanesine döndü: beş yıl içinde 500 gol. Bu rakamın doğruluğu tartışılsa da Icardi’nin olağanüstü golcülük içgüdüsünü erken yaşta kanıtladığı kesindi. Bu yetenek kısa sürede büyük kulüplerin dikkatini çekti. 2008’de Barcelona’nın ünlü futbol akademisi La Masia’ya adım attığında, hayaller belliydi: hemşehrisi Messi’nin yolunu takip etmek.