Annelik hiç şüphesiz benzersiz bir duygu, ancak ona dair anlatıların çok tek taraflı oluşu da inkâr edilemez bir gerçek: şefkat, fedakârlık, birini kendinden daha fazla sevmek, kaygılanmak, özlemek…
Ama aslında çoğu zaman daha karmaşık ve daha katmanlı bir doğası vardır anneliğin. Bazen suçlulukla, bastırılmış arzularla, bazen de yarım kalmış hayallerle iç içe geçer.
Bu iç içeliğin içinde her anne-çocuk ilişkisi kendine özgü biricikliğiyle doğar, büyür, şekillenir.
Anneler gününe özel, bu ilişkinin farklı şekillerde filizlendiği, idealize etmekten çok düşündürmeyi amaçlayan beş film ve beş kitap derledik.
Behice’nin Yarım Kalan İşleri – Sinem Sal
Sinem Sal’ın Temmuz 2023’te çıkan romanı Behice’nin Yarım Kalan İşleri, kanser yüzünden kaybettiği annesinin ardından onun dileklerini gerçekleştirmeye çalışan Ayşe Püren’in hikâyesi etrafında şekilleniyor. Annesinin bir gül ağacına gömdüğü Hıdırellez dileklerini bulan Ayşe Püren, onun ruhu için adeta Hızır ve İlyas kişiliklerine bürünüyor ve yarım kalanları tamamlamaya çalışıyor. Okurunu bolca Kadıköy sokaklarında gezdiren hikâye, bir de soruyla baş başa bırakıyor: “Travmalar kuşaktan kuşağa aktarılırmış. Ya yarım kalmış hayaller?”
Geyikler, Annem ve Almanya – Nursel Duruel
“Ben bir su damlası gibiyim annemin yanında. Dereden kopup havaya sıçrayan haşarı bir su damlasıyım. Güçlü, neşeli, yok edilemez bir su damlasıyım. Durmadan akan derenin ve durmadan değişen annemin bir parçasıyım. Onlardan kopan ama onlardan bağımsız bir damla…”
Geyikler, Annem ve Almanya, Nursel Duruel’in 1983 yılında yayımlanan öykü kitabı. Kitap, henüz dosya halindeyken Akademi Kitabevi Öykü Ödülü’ne, 1983 yılında ise Sait Faik Hikâye Armağanı’na değer görülüyor. Kitaba ismini veren ilk öykü Geyikler, Annem ve Almanya’da hikâyeyi, küçük bir çocuğun dilinden, duru ve akıcı bir anlatımla dinliyoruz. Öykünün kahramanı çocuk, ertesi gün Almanya’ya gidecek olan annesiyle son gecesini yabancı bir evde geçiriyor ve o gece gördüğü bir rüyayı okurlara aktarıyor.
Vatan, Millet, Samatya – Seray Şahiner
Vatan, Millet, Samatya, Seray Şahiner’in Şubat 2025’te çıkan son romanı. Arka planda değişen bir İstanbul ile üç kuşağın öyküsü iki farklı çocuk anlatıcının dilinden anlatılıyor. Kitabın ilk bölümü olan Samatya, bir yandan anlatıcı Melek’in büyüdüğü bir yandan Samatya’nın dönüştüğü; bol karakterli, inişli çıkışlı, uzun bir bölüm. Son bölümde ise Melek’i, bu defa bir anne olarak, kızının dilinden dinliyoruz. Tek dertleri sevilmek ve görülmek olan bu iki kız çocuğu hem bir anne kız hem de farklı zamanlardan el ele tutuşan iki yalnız.
Yakınlıklar – Lucy Caldwell
Lucy Caldwell, 1981 doğumlu İrlandalı genç bir yazar. Cambridge Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden birincilikle mezun. Beş romanı, iki öykü derlemesi, çeşitli radyo ve sahne oyunlarıyla pek çok prestijli ödüle de sahip. Yakınlıklar, bir öykü derlemesi ve Türkçe’ye Tülin Er çevirisiyle kazandırılmış. Caldwell, kitaptaki öykülerinde anneliğin ve kadın olmanın nerdeyse tüm hallerini, hayatın içinden alelade anlara dokunarak, toplumsal cinsiyet arka planında işliyor.
Annemin Otobiyografisi – Jamaica Kincaid
“Bir insanı bebekliğinden itibaren gözlemlemek; tıpkı yeni tomurcuklanan bir çiçeği gözlemler gibi, taçyapraklarının başta birbirlerine sımsıkı sarılışlarını, sonra her birinin doğallıkla gevşeyip yayılışını ve çiçek oluşunu, yani bir çiçeğin ömrünü anbean gözlemler gibi gözlemlemek muhteşem bir şey olmalı…”
Jamaica Kincaid, eserlerinde genellikle post-kolonyal deneyimleri ele alan, emperyalizm, ırkçılık, sınıf ve aile gibi temalarda eserler veren, Karayip kökenli Amerikalı bir yazar. Umay Öze’nin çevirisiyle Türkçe’ye kazandırılan kitabın başkahramanı Xuela Claudette Richardson, doğumu esnasında annesini kaybeden bir kız çocuğu. “Annem ben doğduğum anda öldü.” cümlesiyle çarpıcı bir şekilde başlayan eser, Xuela’nın Karayipler’de geçen ömrünün yetmiş yıllık bir anlatısını sunuyor. Ancak metin, yalnızca Xuela’nın hikayesi değil; ilerleyip açıldıkça onun hiç tanımadığı annesinin bir otobiyografisine dönüşüyor. Kincaid’in kendine has diliyle anlattığı bu kişisel hikâye, bir yandan da sömürgecilik, toplumsal cinsiyet, ahlak gibi politik alanlara da giriyor.
Kör Nokta (The Blind Side) – John Lee Hancock, 2009
Michael Lewis’in 2006 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan Kör Nokta, yönetmenliğini John Lee Hancock’un yaptığı bir Amerikan dram filmi. Babasını hiç tanımayan, annesi ise bir uyuşturucu müptelası olan Michael Oher, evsiz ve dışlanmış bir çocukken Tuohy ailesi tarafından evlat ediniliyor. Normalden daha iri bir cüsseye sahip, okuma yazma bilmeyen Michael, onu sarıp sarmalayan bu yeni aile sayesinde futbola olan yeteneğini fark ediyor. Zamanla Amerikan futbol liginin yıldız oyuncularından birine dönüşen Michael’ın hikâyesi, anne çocuk ilişkisinin her zaman kan bağıyla ilintili olmadığını da gözler önüne seriyor. Michael’ın annesini oynayan Sandra Bullock, zihinlerde yer eden Anne Tuohy karakteriyle, 2010 yılında en iyi kadın oyuncu dalında Oscar Ödülü’ne de layık görüldü.
Denizkızları (Mermaids) – Richard Benjamin, 1990
Patty Dann’in 1986 yılında yazdığı romandan June Roberts’ın senaryolaştırdığı Denizkızları, Richard Benjamin’in yönettiği, 1990 yapımı bir komedi-dram filmi. 15 yaşındaki Charlotte Flax, yüzme şampiyonu kız kardeşi Kate ve annesi Rachel ile yaşayan bir genç kız. Anneleri son derece özgür ruhlu, sorunlarından sürekli taşınarak kaçmaya çalışan, sıradışı bir kadın; o da bir kız çocuğu bir nevi. 1960’lar Amerikasında bu üç kız çocuğu, aslında birbirini büyütüyor. Kâh mutfakta beraber yemek hazırlıyor, kâh dans edip eğleniyorlar. Denizkızları, izleyende, bu üçlünün sürdürdüğü eğlenceli ve trajikomik hayata bir günlüğüne de olsa dahil olma arzusu uyandırıyor.
Sıradışı Anne (Ricki and the Flash) – Jonathan Demme, 2015
Senaryosu Diablo Cody, yönetmenliği Jonathan Demme’ye ait Sıradışı Anne’de Merly Streep, gitarist Ricki Rendazzo karakterine hayat veriyor. Ricki, Rock’n’roll yıldızı olma hayalleriyle yola çıkan ama bu uğurda hata yapan bir müzisyen. Artık yaşlanan eski rock yıldızı, ailesine dönmeye karar veriyor ve çocuklarıyla daha önceden kuramadığı bağı yıllar sonra oluşturmaya çalışıyor. Merly Streep’i “rocker” olarak izlediğimiz filmin müzikal sahneleri de hayli fazla.
Karanlık Kız (The Lost Daughter) – Maggie Gyllenhaal, 2021
Elena Ferrante’nin 2006 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan Karanlık Kız, 2021 yapımı bir psikolojik dram filmi. Maggie Gylenhaal’in yönettiği film, anneliğin her zaman toz pembe olmayan taraflarına dokunuyor. Olivia Colman’ın canlandırdığı Leda, kendini işine ve çocuklarına adayan bekar bir anne. Bir Yunan adasında tek başına çıktığı tatilde, sahilde yanı başına denk düşen genç bir anne, ona geçmişini, erken yaşta yaptığı evliliğini, genç bir akademisyen olarak işine odaklanmaya çalışırken çocuklarıyla hayat arasında sıkışmışlığını anımsatıyor.
Kızım Olmadan Asla – Brian Gilbert, 1991
Amerikalı yazar Betty Mahmoody’nin gerçek hayat hikâyesine dayanan Kızım Olmadan Asla, 1991 yapımı bir dram filmi. Brian Gilbert’ın yönettiği film, İranlı eşiyle birlikte kısa süreliğine İran’a giden Betty’nin, kocasının ani kararıyla orada alıkonulması ve küçük kızıyla birlikte ülkesine dönmeye çalışmasını konu alıyor. Sally Field’ın hayat verdiği Betty karakteri, baskı, korku ve kültürel yabancılık içinde kızını korumak ve onunla kaçmak için her şeyi göze alıyor.