Craig Shaw, Cemre Demircioğlu, Vedat Örüç, Jana Barakat

Vücut bütünlüğü bozulmuş cansız bedenler, 2024 yılının Ocak ayında peş peşe Antalya ve Muğla kıyılarına vurdu. 

Kamuoyu çalkalandı, sosyal medyada çeşitli komplo teorileri ortaya atıldı. Bir seri katil mi vardı, yoksa organ mafyasının işi miydi? Bir süre sonra valilik bulunan bedenlere ait kıyafetlerin Suriye yapımı olduğunu duyurdu. Cesetlerin, muhtemelen Lübnan’dan Güney Kıbrıs’a gitmek üzere yola çıkan ve bir daha haber alınamayan göçmen teknesi ile ilişkili olabileceği açıklamasını yaptı. Bu açıklama konuya olan ilgiyi düşürdü, çünkü artık basit bir yanıt vardı: Bedenler Suriyeli göçmenlere aitti. 

Geriye cevapsız sorular kalmıştı: Ölenler kimdi, denizde ne olmuştu, aileleri neredeydi? 

The Black Sea olarak bu sorulara yanıt aramaya, kayıp teknenin hikayesini anlamaya çalıştık...

Prenses Lulu'dan alınan son haber

11 Aralık 2023 gecesi, Lübnan’ın kuzeyindeki Şeyh Zennad adlı küçük bir balıkçı köyünden dört göçmen teknesi denize açıldı. 

Teknelerin hedefi Avrupa Birliği topraklarına en yakın nokta olan Güney Kıbrıs’a ulaşmaktı. 35’i çocuk 85 yolcuyu taşıyan Prenses Lulu, dördüncü ve son tekne olarak gece saat 2 civarında yola çıktı. Yolculuğun 10 saat sürmesi bekleniyordu. 

Yolculardan kimileri onları Kıbrıs’ta bekleyen ailelerine, kimileri ise Suriye’deki yakınlarına mesaj atarak yola çıktıklarını haber verdi. Yolculuğun ilk saatlerinde ortama umutlu bir hava hakimdi. Mesajlardan anlaşıldığı üzere kaçakçılar çoğu yolcunun telefonuna veya sim kartına el koymuştu ancak bu olağan bir tedbir gibi gözüküyordu. 

Ertesi sabah yolculardan Bekir el Erk, ailesine bir video gönderdi. Görüntüde, geceyi atlatan gençler gülüp şakalaşırken, sabah güneşi arkalarında doğuyordu. 

İçlerinden biri "Eğer bizi Kıbrıs'tan geri gönderirlerse, bu adam yüzünden." diyerek gülüyor, el sallayan Hazuri adındaki arkadaşını göstererek "Hazuri bütün geceyi uyuyarak geçirdi." diyordu.

0:00
/0:25

Bu video, geride kalan ailelerin Prenses Lulu’daki akrabalarından aldıkları son haber olacaktı. Videoyu çeken 25 yaşındaki Fuad’ın annesi Fatima, oğlunun yolculuk için evden çıktığı sabah endişesini belli etmediğini anlatıyor: 

“Üzülmesini istemedim. Yolcu etmedim. Neden? Çok derin pişmanlık duyuyorum. Keşke ona sarılsaydım.”

Huzursuz bekleyiş

12 Aralık Salı günü saat 14 civarında Güney Kıbrıs Liman ve Deniz Polisi ilk tekneyi Aya Napa'nın on deniz mili açığında tespit etti. Sonraki iki saat içinde iki tekne daha tespit edildi. Akşam olduğunda durdurulan üç tekneye de kıyıya kadar eşlik edilmişti. 

Cyprus Mail gazetesi, 170 yolcunun Cape Greco'ya vardığını ve gece yarısına yakın bir saatte Lefkoşa'nın dışındaki bir mülteci kampı olan Pournara İlk Kabul Merkezi'ne nakledildiklerini bildirdi. 

Aynı günün gecesi, yakınlarının Kıbrıs’a ulaşıp ulaşmadığını anlamaya çalışan aileler insan kaçakçılarından mesajlar almaya başladılar. 

Kaçakçıların iletişime geçtiği kişilerden biri, Güney Kıbrıs’ta eşi Şirin'i bekleyen Mahmud el Muhammed'di. Şirin, iki çocukları, babası ve abisiyle yola çıkmıştı. 

Şirin’in WhatsApp hattından mesaj gönderen kaçakçı teknenin vardığı müjdesini veriyor, giriş prosedürleri ile uğraştıklarını söylüyordu. 

Haberi alan Şirin’in eşi Mahmud, onu ve çocuklarını karşılamak için Pournara kampına koşmuştu. Mahmud bu bekleyişini, "İnsanların teker teker otobüslerden inişini izledim." diye anlatıyor. 

Şirin ve çocuklar gelenlerin arasında yoktu. Mahmud kampta bir hafta boyunca ailesini bekledi.

Prenses Lulu’daki yolcular, insan kaçakçılarına kişi başı üç bin dolar ödemişti. Ancak ödemeler genellikle aracılarla yapılıyordu. Yolcuların sağ salim varması durumunda kaçakçılar paranın tamamına erişebiliyorlardı. Kaçakçılar para alabilmek için ailelere yalan söylemişti. 

Saatler günlere dönüşürken teknedeki yakınlarından haber alamayan aileler, önce Akdeniz’de acil durumlarda koordinasyon sağlayan Suriyeli gönüllü bir ekip olan Consolidated Rescue Group'a ulaştı. Onlar da daha büyük bir network olan Alarm Phone’a...

Prenses Lulu’dan dört gündür haber alınamıyordu. Alarm Phone ekibinden vakayla ilgilenen Corinna Zeitz, Kıbrıs Sahil Güvenliği ile Türkiye, Güney Kıbrıs, Lübnan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki diğer ilgili makamları bilgilendirse de, kimse harekete geçmedi.

AB'ye bağlı Frontex de dahil olmak üzere sahil güvenlik ve denizcilik kurumları yasal olarak denizde tehlikede olan herkese yardım etmekle yükümlü. Uluslararası Denizcilik Örgütü'nün Arama ve Kurtarma Bölgeleri anlaşmaları uyarınca Kıbrıs, Lübnan ile arasındaki suların büyük bir kısmında yetki sahibi. 

Ancak bütün uyarılara rağmen Kıbrıs herhangi bir arama kurtarma operasyonu başlatmadı.

Takip eden haftalarda, Suriye, Türkiye, Kuzey Kıbrıs ve Güney Kıbrıs sahillerine en az 20 ceset vurdu. Cesetlerin çoğu parçalanmış ya da çürümüş hâldeydi. Türkiye’de bulunan cesetlerden ikisinin Türk vatandaşı olduğu açıklandı. Bulunan diğer cesetlerle ilgili Antalya’da yürütülen soruşturmada hâlen gizlilik kararı var. Çeşitli birimlere Bilgi Edinme Hakkı Kanunu kapsamında sorularımızı ilettik. Ancak tüm taleplerimiz reddedildi.

Lübnan’da adalet mücadelesi

Trablus merkezli sivil toplum kuruluşu Cedar Hukuk Araştırmaları Merkezi'nden avukat Muhammed Sablouh, aralık ayı sonunda Alarm Phone’un kendisini aramasıyla konuya dahil olmuş. Vakit kaybetmeden ailelerle iletişime geçen Sablouh, ocak ayının başında teknede oğlu olan bir baba adına Lübnan'da suç duyurusunda bulunarak yasal süreci başlatmış. O zamanki amacının "kaçakçılık çetesini ifşa etmek değil, yargı yoluyla bilgi elde etmek, teknenin nerede olduğunu bulmak" olduğunu söylüyor.

Savcılık kaçakçılık operasyonunda çalışan aracı isimler için suç duyurusunda bulunsa da çete üyelerinden kimse tutuklanmamış. 

Savcılığın etkili bir araştırma yürütmeyeceğini anlayan Sablouh, Lübnanlı bir gazeteciyle güçlerini birleştirerek Trablus'taki kaçakçılık çetelerini ifşa eden iki bölümlük bir belgesel hazırlamış. 

Sablouh'un belgeseli mahkemeye sunmasından üç gün sonra, 25 Haziran'da Lübnan vatandaşı Omar Halid el Masumi tutuklanmış. 

Sablouh’un "insan kaçakçılığı çetelerinin çok tehlikeli lideri" olarak tanımladığı Al-Masumi daha önce 2019 yılında da kaçakçılıktan hüküm giymiş.

Prenses Lulu teknesindeki yolcular, Lübnan'da yaşayan yaklaşık bir milyon Suriyeliye karşı mülteci karşıtı söylemlerin, zorla sınır dışı etmelerin ve çetelerin yoğun olduğu bir dönemde ülkeden kaçtılar. 

Sablouh’a göre, 2019’da yaşanan ekonomik çöküşten bu yana Lübnan devleti uluslararası topluma karşı, "yasadışı göçle mücadele etmemi istiyorsanız, bana para verin” tavrını benimsedi.  

Sablouh, ülkenin Suriyeli mülteciler konusunda şimdiye kadarki en kötü ırkçılık krizini yaşadığını söylüyor. 

Bölge genelinde, yerinden edilmiş Suriyelilere karşı hem kamuoyunda hem de hükümetlerde giderek artan bir tepki gözlemleniyor. 

"İki numaralı cesedin annesi” 

Teknelerin Lübnan'dan yola çıkmasından iki hafta sonra, Suriye’nin Tartus ilçesine bağlı El Hamidiye köyünün sahilinde iki ceset bulundu. 

Cesetlerden birinin bileğinde Ayet el-Kürsi işlenmiş bir bileklik vardı. 

Bu haberi alan 19 yaşındaki Muhammed el Hasavne’nin ailesi Tartus’a geldi çünkü oğulları Muhammed’in nişanlısının ona böyle bir bileklik hediye ettiğini biliyorlardı. 

DNA testi yaptırmayı kabul eden anne Vafa el Hilal, test masraflarını kendi ceplerinden ödediklerini söylüyor. 

Mart 2024’te DNA testi sonuçları geldi. Vafa’nın verdiği örnek, cesetlerden biriyle eşleşmişti. "İki numaralı cesedin annesi olduğum belirlendi." diyor Vafa. Yine de Suriye’de eski rejim gözetimi altında yapılan test sonucuna güvenmiyor. 

Aile cesedi teslim alarak Dera'ya götürmüş ve orada bir cenaze töreni düzenlemiş. 

Buna rağmen gömdüklerinin oğulları olduğuna tamamen ikna olmuş değiller.

DNA testi sonucu ve Muhammed’in bilekliği, Prenses Lulu yolcularının denizde trajik bir olay yaşadığını ve yalnızca şişirilmiş lastiklerle hayatta kalmaya çalışırken boğulduklarını güçlü biçimde ortaya koyuyor. 

Yetkililerden hiçbir açıklama duymayan aileler ise bir yıldan uzun bir süredir acılı bir belirsizlik içinde. 

Kayıp yolculardan Fuad’ın annesi Fatima, bir tanıdıklarının oğlunu rüyasında gördüğünü, batan tekneden herkesi kurtardığını anlatıyor. 

“Yedi ay geçtiği için saçı uzamış.” diyor. 

Fatima yemek yemiyor ve oğlundan başka hiçbir şey düşünemiyor: 

Böyle devam edemeyeceğim, çok yorgunum çok. Eğer öldüyse de nerede olduğunu söyleyin. Her anne oğlunu ister. Oğlumu istiyorum.

Son tanık

Prenses Lulu’yu gören son kişi Kıbrıs'a ulaşan başka bir göçmen teknesinde bulunan yolculardan biriydi. 

İfadesine göre tekneyi son gördüğü tarih, 12 Aralık günüydü. 

Yakınlarından geçen bir kargo gemisinin büyük dalgalar yarattığını söylüyor. "Dalgalar neredeyse bizi alabora ediyordu." diye ekliyor.

Bulunduğu tekne dengesini yeniden sağladıktan sonra geriye dönüp baktığında Prenses Lulu’nun artık arkalarında olmadığını gördüğünü anlatıyor:

"Dalgalar tekneyi yok etti." 

Kaynağımız tam saati hatırlayamasa da olayın öğleden sonra erken bir vakitte, hava kötüleşmeye başladığında gerçekleştiğini söylüyor. 

"Hava kötü olduğu için hâlâ Kıbrıs'tan biraz uzaktaydık. Biz de boğulmak üzereydik."

Birkaç saat sonra, akşam 17.30'da Kıbrıs Sahil Güvenliği üçüncü tekneyi kıyıdan yedi deniz mili açıkta tespit etti. 

O gece üçüncü tekne geç saatlerde limana vardığında diğer iki tekne çoktan oradaydı, diyor haber kaynağımız. 

Dördüncü tekne olan Prenses Lulu’dakiler ise kıyıya hiç varmadı.

Kaynağımızın kargo gemisinin yanlarından geçtiğini söylediği yaklaşık konumu tespit ettik. 

Bu konum, devasa kargo gemilerinin sıkça kullandığı bir nakliye koridoruna denk geliyor.

Bu konumdaki meteoroloji verilerini incelediğimizde o gün aynı saatlerde bir fırtınanın yaklaşmakta olduğu anlaşılıyor. 

Fırtına başladığında, sonraki 24 saat boyunca bölgeyi etkisi altına almış. 

Veriler ayrıca rüzgâr ve dalgaların kuzeydoğuya doğru ilerlediğini gösteriyor ki bu da bazı cesetlerin neden Suriye ve Türkiye'de bulunduğunun açıklaması olabilir. 

Kaçakçılar serbest

Kayıp tekne hakkında bir soruşturma olup olmadığı, eğer yoksa açılıp açılmayacağı konusunda Kıbrıs Başsavcılığı ile temasa geçtik. Hiçbir yanıt alamadık. 

Üç hafta önce Lübnan'da, aralarında Omar el Masumi’nin de bulunduğu kaçakçıların yargılandığı davada tüm suçlamalar mahkeme tarafından reddedildi. 

Hakim, teknenin muhtemelen battığını ve yolcuların öldüğünü kabul etmekle birlikte gerekçeye "Denizde seyahat sırasında herhangi bir teknenin batması, bu ister yasal bir yolculuk sırasında isterse yasadışı bir yolculuk sırasında gerçekleşmiş olsun, meydana gelebilir." yazmış. 

Kararda, teknenin kapasitesinin üstünde yolcu olmasından ya da uygun can yeleği bulunmamasından hiç söz edilmiyor.

Mahkeme, el-Masumi’ye sadece 500 milyon Lübnan lirası (225 bin TL) para cezası verdi. 

Kayıp Göçmenler Projesi'nin (Missing Migrants Project)  yayınladığı istatistikler 2023 yılında Akdeniz'de en az 3 bin 129 göçmenin öldüğünü gösteriyor ki bu sayı 2016'dan bu yana en yüksek rakam. 

Geçtiğimiz on yıl içinde Akdeniz’de 29 binden fazla kişi hayatını kaybetti. 

Prenses Lulu'ya binen yakınlarının ardından bir buçuk yılı aşkın süredir derin bir belirsizlik içinde yaşayan ailelerin korkusu ise sevdiklerinin de bir gün bu istatistikler içinde sayılması ya da daha kötüsü, hiç sayılmaması...

Meteoroloji görüntüsü Ventusky
Metin düzeltme: Zeynep Şentek

Bağlantı kopyalandı!