1912-13 tarihli Balkan Savaşları’nın ardından, Kırkpınar çayırı Osmanlı Devleti topraklarının dışında kalınca 500 seneyi aşkın maziye sahip tarihî yağlı güreş müsabakaları Edirne’ye taşındı.
O günden beri her yaz aynı yerde, aynı törenle, aynı kavurucu sıcağın altında kuruluyor meydan.
Bu yıl da öyle olacak. Sarayiçi’nde cazgırlar bağıracak, zeytinyağı tenekeleri açılacak, kispetler çekilecek. 664. Kırkpınar Yağlı Güreşleri Festivali, haziranın son gününde başladı, 6 Temmuz Pazar günü sona erecek.
Efsaneye göre, 14. yüzyılda Rumeli’ye sefere çıkan Osmanlı öncü birliğindeki iki pehlivan, Ali ve Selim, günlerce güreşir ama yenişemez. En sonunda ikisi de aynı anda, meydanın ortasında can verir.
Arkadaşları, yıllar sonra mezarlarının yerinde bir pınar bulur: Kırklar’ın Pınarı. O günden beri bu çayır yalnızca yenişme değil, tükenme üzerine kurulu bir sahnedir.
Yapılan her hamle rakibi yenmenin de ötesinde; sınır, kader, çağ, bazen de hayatın kendisini tüketmek içindir.
Her dönemde yeniden şekillendi
Kırkpınar, zamanla yalnızca bir güreş alanı olmaktan çıkıp bir şehir panayırı haline geldi. Cumhuriyet'in ilk yıllarında haftalar süren etkinliklerde güreşlerin yanı sıra at yarışları, çocuk şenlikleri, konserler, havai fişek gösterileri ve bazı yıllarda güzellik yarışmaları da düzenleniyor, kazananların pozları yerel gazetelerde yayımlanıyordu.