Sabah televizyon açık. Hava durumu bitiyor, spiker bir sonraki grafiğe geçiyor.

Bulunduğunuz şehir ekranda beliriyor. Renkler sakin, ton yumuşak. “Hava kalitesi: İyi.”

Astımınız var. Gününüzü buna göre planlıyorsunuz. Dışarı çıkmanız gerekiyor; ertelenmiş işler, yarım kalan randevular var. Yağmur yok, soğuk idare edilir. Hava kirliliğine dair grafik güven veriyor.

Sokağa adım attığınızda her şey normal gibi. Ama birkaç dakika sonra boğazınız yanmaya başlıyor. Göğsünüzde tanıdık bir baskı hissi. Öksürük geliyor, sonra bir tane daha. Nefesiniz daralıyor. Yürüyüşünüz yavaşlıyor. Öğleye varmadan inhalerinize (genellikle astım ve KOAH tedavisinde kullanılan, akciğerler aracılığıyla vücuda ilaç salımı için kullanılan tıbbi bir cihaz) sarılıyorsunuz.

Akşama doğru, “iyi” denilen havada, acil serviste sıra bekliyorsunuz.

Sorun siz değilsiniz. Sorun, size anlatılan havanın soluduğunuz hava olmaması.

Türkiye’de her gün binlerce insan nefesini, sağlığını televizyon grafiklerine emanet ediyor. Oysa çoğu zaman o grafikler, gerçeğin yalnızca makyajlanmış bir versiyonunu gösteriyor.

Hava var, gerçek yok

Bu dosyada yer alan verilerin tamamı, Temiz Hava Hakkı Platformu’nun (THHP) bulguları Ekim 2025’te kamuoyu ile paylaşılan ancak henüz basılmamış yedinci raporuna, Kara Rapor 2025 verilerine ve raporu hazırlayan uzmanların verdiği bilgilere dayanıyor. 

Türkiye’nin hava kirliliği karnesi olarak kabul edilen Kara Rapor serisi 2016’dan bu yana yayımlanıyor.

Ülkedeki hava kirliliğinin boyutunu, sebeplerini, başta insan sağlığı olmak üzere yaşamımız üzerindeki etkilerini inceleyen, araştıran ve sonuçlarını bilimsel kanıtlarla ortaya koyan Kara Rapor 2025; Türk Tabipleri Birliği’nden çevre mühendislerine, halk sağlığı uzmanlarından nöroloji uzmanları derneğine kadar 13 meslek örgütü ve sivil toplum kuruluşunun ortak emeğiyle hazırlandı.

Raporun bu yılki en çarpıcı tespitlerinden biri şu: Türkiye’de 2024 yılında, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerdiği kılavuz değerlere göre havası “temiz” kabul edilebilecek tek bir il bile yoktu.

Son yıllarda başta televizyon kanalları olmak üzere sıklıkla karşılaştığımız hava kalitesine dair bilgi içeren yayınların amacı aslında çok basit: İnsanların en temel hakkı olan “temiz hava soluma hakkı” konusunda güvenilir bilgi sağlamak. Ancak Türkiye’de televizyonlarda, mobil uygulamalarda sunulan ve kaynağı T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın “ulusal hava kalitesi izleme ağı” olan hava kalitesi bilgisi, çoğu zaman bir uyarıdan çok bir yatıştırma işlevi görüyor. 

THHP hava kalitesi uzmanı Dr. Ozan Devrim Yay, bu durumu şöyle özetliyor:

“Veriler aynı, sonuçlar farklı. Çünkü kullanılan sınıflandırma yöntemi, halk sağlığını değil, ‘rahatlatıcı bir tabloyu’ esas alıyor.”

Türkiye’de kullanılan Hava Kalitesi İndeksi (HKİ), Avrupa Çevre Ajansı’nın (EEA) yöntemine kıyasla çok daha geniş ve toleranslı aralıklar içeriyor.

Aynı ölçüm verisi, aynı şehir, aynı saat…

Ama kullanılan eşik değerler değiştiğinde, hava bir anda “iyi” oluveriyor.