NiemanLab’in “Predictions” serisi, her yıl çok sayıda medya profesyonelinin “önümüzdeki 12 ayda gazeteciliği ne bekliyor?” sorusuna verdiği kısa, feyzli yanıtları bir araya getiriyor. 

Büyük bir kısmı ilham verici tahminler içeriyor. Bir kısmı bizim gerçekliğimizden uzakta. O yüzden, umarım geleneksel hale gelecek, bir “Fayn Tahminleri” hazırlayayım istedim. 

Önce NiemanLab’in tahminlerinden dikkatimi çekenleri sizlerle paylaşacağım.

Menü değil, kişiye göre pişirmek

2026’da kişiselleştirme “menüyü sunmak”tan çıkıp “yemeği kişiye göre pişirmek” seviyesine taşınıyor. Aynı haberin yatırımcıya veriyle, konuyu bilmeyen okura bağlamla, empati arayana insan hikâyesiyle, uzmana da yalnızca yeni olgularla açıldığı çoklu kurgular dönemi başlıyor. 

Bu dönüşümün editoryal bedeli de net: Haber merkezinin asıl işi, doğrulanmış olguları iyi toplamak, yapılandırmak ve yeniden kullanılabilir kılmak olacak. Yani büyük dil modelleri LLM’lerin internetin işletim sistemi olduğu bir dünyada, metin yığınları değil, geri çağrılabilir bilgi blokları üretmek gerekecek. 

Küçük ama derin

Diğer tarafta 2026’nın medya ekosistemi, büyümeyi yeniden tanımlayan küçük/solo aktörlerle, platform bağımlılığından kurtulmaya çalışan yayıncı reflekslerinin kesişiminde şekilleniyor. 

Ölçüt, “kaç kişi” değil “hangi topluluğa ne kadar derin” sorusuna kayıyor. Küçük aktörler, kendilerinden beklenen kitlelere değil hedefledikleri kitleye hizmet ettiklerinde daha iyi çalıştıklarını fark ediyor. Çünkü hem SEO kanalları zayıflıyor, hem de makine üretimi içerik yaklaşıyor hatta yaklaştı. 

AI insanlardan daha çok yazacak diyen tahminlerin özeti ise şu; sorun kabiliyet değil. Bu ortamda yayıncıların büyük teknoloji şirketlerine karşı avantajı Silikon Vadisi’nin genelde pas geçtiği şey: yerel bilgi. Bunu da küçük dil modelleriyle, yapılandırılmış yerel verileri chatbot’lara kadar taşıyan ürünlere çevirerek yapmak mümkün. Ve evet, AI balonu tartışmaları sürecek ama balon patlasa bile insanların bilgiye erişimde AI arayüzlerini kullanma eğilimi geriye gitmeyecek çünkü hız, kolaylık ve spesifik yanıt arzusu bu kapıyı kapatmıyor.

NiemanLab’deki uzmanların tahminlerinden benim dikkatimi çeken ve paylaşmaya değer bulduklarım bunlar. 

Tabii Türkiye’nin adının geçtiği tek yer olan “ABD medyası yer altına çekiliyor” tahmini gibi biraz bıyık altından güldüğüm tahminler de var. Şık şık şık asın bayrakları…

Hem gazeteciliğiyle hem de gazetecilik üzerine yaptığı araştırmalarla bilinen Heather Chaplin ABD medyasındaki kaçınılmaz sondan kurtulmak için haber ekosisteminin topluluk ve yerel örgütlenmelerde buluşabileceğine ve çok katmanlı sistemler kurması gerektiğine işaret ediyor. 

Hâsılı, avantajların ve kaybedişlerin bir arada yürüdüğü bir yıl olacak gibi görünüyor.

Türkiye’de 2026’yı konuşmak 

Bir tarafta ekonomi ve platformlar var; diğer tarafta regülasyon, baskı ve kutuplaşma. 

Reuters Institute’un 2025 Dijital Haber Raporunda, medyaya duyulan güven yüzde 33, yani haberin en kıt kaynağı artık dikkat değil, itimat. Üstelik haberin yüzde 36’sı sosyal medya/mesajlaşma/e-posta üzerinden dolaşıyor. Haber, haber sitesine gitmeden de hayatımıza giriyor; bazen de tam tersine, hayatımızdan sessizce çıkıyor. 

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF)’in 2025 endeksinde Türkiye 159’uncu sırada ve medya çoğulculuğunun, ekonomik baskı mekanizmalarının ve düzenleyici yaptırımların yarattığı iklim açıkça anlatılıyor. İnternet tarafında da Freedom House’un 2025 değerlendirmesi; platform yavaşlatmaları, erişim engelleri ve içerik kaldırma pratikleri gibi başlıklara işaret ediyor. 

Türkiye’de gazetecilik 2026’ya girerken sadece “ne anlatacağız?” sorusunu değil, aynı zamanda “nerede anlatacağız, nasıl yayacağız, nasıl ayakta kalacağız?” sorularını da soruyor.

Ben de gazetecilere sordum: “2026’ya girerken Türkiye’de medyayı ve gazeteciliği en çok ne şekillendirecek, hem kaygı hem umut tarafında neler görüyorsun?”

Gazeteci, araştırmacı, medya uzmanı arkadaşlarımız neler demiş bakalım!

Ulaştığım ve değerli katkılarını paylaşan tüm gazeteci ve medya profesyoneli arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.