Tarih, alınması gereken derslerle doludur ama, o dersleri almayanlar için tekerrürden ibarettir. Belki de en çok Ortadoğu’da böyledir. 

Temmuz ayının ikinci haftasında, Suriye’de Dürziler ile Bedevi Araplar arasındaki çekişmenin çatışmaya dönüşmesi, merkezi hükümetin duruma müdahale etmesi, bunun üzerine onların öyle bir talebi ya da kabulü olmadığı halde kendisini Dürzilerin koruyucusu ilan eden İsrail’in Şam’ı bombalaması, ardından Suriye lideri Ahmed Şara’nın “büyük bir savaşı engellemek için” Dürzilerle merkezi hükümet arasında anlaşma yapıldığını açıklaması… 

İşte bütün bunlar tarihin tekerrüründen ibaret…

Fransa’nın böldüğü Suriye

Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından Suriye ve Lübnan’ı egemenliği altına alan Fransızlar, Suriye’yi o eski emperyalist “böl ve yönet” taktiğine uygun biçimde parçalara ayırdılar.

Ülke içindeki fay hatlarına göre yaptılar bu ayrımı. Gerektiğinde bu bölgeleri birbirine karşı kullanmak için. En azından, bir o bölgeye bir bu bölgeye ayrıcalık vererek, birbirlerine düşürmek için. Zira, bölgelerin rekabeti ve inanç farklılıklarını bir tarafa bırakmaları halinde bir gerçeği anlamaları mümkündü: Üreten biziz, toprağı işleyen biziz, ama hep beraber sömürülüyoruz.