Farkındasınız değil mi? Neredeyse her gün ahlaki çürümeyi hızlandıran yeni bir olayla karşı karşıyayız. Öyle şeyler yaşıyoruz ki üzerine konuşmasan, yazmasan olmuyor.
Ahlak Bekçisi köşemize gelen son mektupta okurumuz en son patlayan sahte diploma skandalına değinmişti. “Artık bu bardağı taşıran son damla oldu” diyordu. Haklı olarak çocuklarının geleceğinden endişeli ve ülkeyi terk etmek üzereydi. Bu durumla ilgili yaşadığı ikilemi kaleme almış, ben de dilim döndüğünce okurumuzun öznel hikâyesi üzerinden sorusunu yanıtlamıştım.
Ama yetmiyor… Ahlaksızlığın bu kadar yayılmış, hatta iliklerimize kadar işlemiş olması sizi de çileden çıkarmıyor mu? Vallahi ben dayanamıyorum ve şimdilik yazmak dışında elimden bir şey gelmiyor.
Bu yazı o dayanamamanın sonucunda kaleme alınmış, “yazmazsam olmaz” dedirten türden bir metin. Yine o kadar öfkeliyim ki, aklıselimi kaybedip edep dışı şeyler yazarsam lütfen şimdiden bağışlayın beni.
Sahte insanlar
Yalancılık, sahtecilik, dolandırıcılık… Bunlar bir ülkenin gündeminden hiç düşmüyorsa orada yaşayan insanların hayatları da artık gerçeklikten uzaklaşır. Politikacılar peynir ekmek yer gibi yalan söyler, bugün söylediklerinin tam tersini hemen yarın yapabilirler. Sahte vaatler, sahte söylemler… Yedikleriniz; peynirden zeytinyağına, pul biberden sucuğa gerçek değil sahtedir. Diplomalar, sertifikalar, kimlikler, ehliyetler, faturalar, senetler, veriler, raporlar, tekstil ürünleri, elektronik eşyalar…