47 yıldır faaliyet gösteren PKK, 12 Mayıs 2025 Pazartesi günü kendini feshettiğini resmen açıkladı. 

Bugüne kadar birkaç kez ateşkes ilan etmişliği, adını değiştirmişliği vardı ama bu kadarını hiç yapmamıştı.  

Ancak bu bir son değil, daha ziyade nasıl ilerleyeceği şimdiden kestirilemeyen bir başlangıç. 

Yine elde çokça soru, ondan daha fazla şüphe, hiç de az olmamak üzere tartışma var.  

Bunun nedeni büyük ölçüde PKK. Kendini feshettiğini duyurduğu açıklamasındaki şifreli ve taktikçi dil. 

Hâlâ pazarlık yapıyor, şart ileri sürüyor gibi duruyor. Ve sanki bunlar olmazsa, belki başka bir formatta, öyle ya da böyle, tekrar kaldığı yerden devam edecekmiş hissi veriyor. 

PKK’nın sarih açıklamalar yapmaması, ‘bitti-gitti’ denmesini zorlaştırıyor.

PKK nedir?
1974’ten beri varlığını sürdüren ve birçok ülke tarafından ‘‘yasadışı terör örgütü’’ olarak kabul edilen PKK, kongresini toplayarak kendini feshettiğini açıkladı. Peki, yıllardır gündemin en tepesinde yer alan PKK nedir? Bugünlere nasıl gelindi?

PKK ne dedi?

PKK’nın açıklamasında daha okurken düşündüren cümleleri hangileri, önce onlara bakalım. 

PKK, Kürt sorununun demokratik siyaset yoluyla çözülme noktasına geldiğini iddia ediyor, bunu da kendi başarı hanesine yazıyor. Bu da bazı kesimlerin sinir uçlarına elbette dokunuyor. 

İkincisi, “PKK adıyla yürütülen çalışmaların sonlandırıldığını” söylüyor. Bu da doğal olarak, “Peki ya; KCK, YPG, SDG ve PJAK ne olacak? Diğer adlar altında faaliyet gösterenler silahları bırakmayacak mı?” sorusunu akıllara getiriyor.   

Üçüncüsü, PKK, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’nın “Kürt inkâr ve imha siyasetine” kaynak olduğunu ileri sürüyor. Bunlara karşı “tarih sahnesine çıktığını” söylüyor. O yüzden açıklamanın yapıldığı 12 Mayıs’tan bu yana, “Bu gönderme tesadüfen burada olamaz, o halde nedeni ne?” sorusundan hareketle; Lozan Antlaşması, anayasa değişikliği, kimlik tanımlaması ve özerklik tartışması el ele tutuşmuş yürüyor. 

Dördüncüsü, metinde kullanılan başka bazı ifadeler de uzun süre tartışılacak  nitelikte: “...derin devlet Turgut Özal ve ekibini ortadan kaldırdı”, “demokratik mücadele döneminde öz örgütlerin oluşturulması”,“kendine yeterli olma temelinde örgütlenme”, “saldırılar karşısında kendini savunur hale gelme”, “Kürt demokratik uluslaşmasını sağlama” vb.

Beşincisi, bu aşamaya gelmeden önce de “Öcalan’a dair talepler” olarak bilinen beklentiler artık daha belirgin: 

"Söz konusu kararların uygulanması Önder Apo’nun süreci yürütüp yönlendirmesini, demokratik siyaset hakkının tanınmasını ve sağlam bütünlüklü bir hukuki güvenceyi gerektirir. Bu aşamada TBMM'nin tarihi sorumlulukla rolünü oynaması önemli olmaktadır.”

Öcalan’ın serbest bırakılması, şartlarının iyileştirilmesi bilinen taleplerdi. Ancak ona “demokratik siyaset hakkının tanınması” ifadesi, DEM Partisi’nin bir olağanüstü kongreye gidebileceği yönündeki söylentilerle çakışınca “Öcalan, siyaset de yapacak mı?” sorusunu beraberinde getirdi. 

Portre: Abdullah Öcalan kimdir?
Kimileri için ‘önderlik’, kimileri için ‘terörist başı,’ kimileri için ‘bebek katili’... Kürt siyasi hareketinin silahlı ayaklarından biri olan PKK’nın (Kürdistan İşçi Partisi - Kürtçe olarak Partiya Karkerên Kurdistan) kurucusu, 26 yıldır İmralı Cezaevi’nde yatan Abdullah Öcalan’ın portresi…

Lozan Antlaşması’na göndermenin anlamı ne?

PKK’nın şüpheyle yaklaşılan Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası göndermesiyle başlayalım. 

Prof. Dr. Mesut Yeğen, BBC Türkçe’ye, Türkler ve Kürtler açısından Lozan’a bakışta perspektif farklılığı olduğunu ancak bunun “Türkiye’nin toprak bütünlüğüne yönelik bir itiraz anlamına gelmediğini” söyledi: 

"Türkiye açısından, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusunun alındığı anlaşma olarak görülmekle birlikte Kürtler açısından da birlikte yaşadıkları toprakların parçalanması ve hakların hukuklarının reddedilmesinin başlangıç tarihi. Kürtlerin yaşadığı topraklar esas olarak üç ülke arasında paylaşıldı…. Zaten başka yerlerde de açıkladılar, toprak temelli bir siyasi mücadele yürütmüyorlar. Her ülkede de esas olarak o ülkelerin demokratikleştirilmesi ve Kürtlerin hakkının hukukunun tanınması için bir mücadele veriyorlar."