PKK lideri Abdullah Öcalan, bir zamandır, ömür boyu hapis cezasını çektiği İmralı Adası’na gelecek bir kosterin yolunu gözlüyor.

Kendisiyle düzenli olarak görüşen devlet yetkililerini ya da İmralı Heyeti’ni değil, hiç yüz yüze gelmediği başka isimleri: Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyelerini.  

Koster, yakın limanlar arasında yük taşıyan küçük gemi demek.

Neden tekne demiyorsunuz da koster diyorsunuz derseniz, nedeni eskiye ait bir gönderme.

Geçmişte de PKK’ya silah bıraktırmak için Öcalan ile zaman zaman görüşmeler yapıldı. Onların bazılarında devlet ya da hükümet görüşmelere ara vermek istediğinde, “Koster bozuldu” denildi. İşte ta o  zamanlardan kalma bir ifade bu koster. Tıpkı İmralı denildi mi akla Öcalan’ın gelmesi gibi, koster denildi mi de akla onunla görüşülmesi iması gelir. 

Öcalan’ın Meclis’te bir, hatta birden fazla komisyonun kurulmasını önemsediği, kendisiyle görüşmelere katılanların aktardıklarından biliniyor. Bir de komisyonun kurulmasıyla yetinmediği, onlarla görüşme yapmak istediği…

Meclis’te geçen Ağustos’ta komisyon kurulup, komisyonun uzmanları, ilgilileri, bakanları dinleme faslı ilerleyince Öcalan’ın “Benimle görüşsünler” talebi tekrar gündem oldu. Bir süredir de gidilir mi gidilmez mi diye tartışılıyor. Öyle bir tartışılıyor ki, neredeyse Cumhur İttifakı ortaklarının arasını bozmaya varacak kadar.

Çünkü hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de AK Parti’nin bir kısmı Öcalan ile görüşmeye tereddütle yaklaşıyorken, MHP, süreci ilerletmek için bu görüşmeyi gerekirse göze alınabilecek bir risk olarak değerlendirdi. Erdoğan’ın endişesinin kaynağının süreç karşıtı İYİ Parti, Zafer Partisi ve Anahtar Partisi’nin son dönemlerde oylarını artırması olduğu söyleniyor. İlerde süreçte bir sıkıntı çıkması halinde de tepkinin katlanarak, kendisine ve partisine ödetilebilecek bir bedele dönüşmesinden kaygı duyduğu düşünülüyor. Milletvekilleri ise seçim bölgelerinde görecekleri tepkilerden, teröristin ayağına gittiler diye yaftalanmaktan endişeli.

Müteredditlerin hepsi aslında bu sürecin selametinden de endişeli. Kimse “Eninde sonunda her şey çok güzel olacak” diyemiyor.

Erdoğan ile Bahçeli 12 Kasım 2025’te yaptıkları 2025 yılının 6. görüşmesinde, başta bu konu olmak üzere bir süredir aralarında görüş farklılıkları olan bir dizi başlığı değerlendirdi.

Ancak hangi konu ne kadar derinlemesine, açık ve anlaşılır konuşuldu bilinmiyor.

Görüşmeden sonra arada bir sorun olmadığına dair iki taraftan da açıklamalar geldi. Ama bu açıklamalar Öcalan ile görüşme meselesinin neye bağlandığını netleştirmedi.

Meclis Komisyonu’nun uzmanları, bakanları, ilgilileri dinleme serisine nokta koyacağı toplantısı beklenmeye, konunun ne zaman komisyonun gündemine alınacağına bakılmaya devam edildi.  

MİT Başkanı İbrahim Kalın, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya; komisyon üyelerine PKK’nın silah bırakmada geldiği aşamayı, örgütün içerideki ve Irak, Suriye gibi sahalardaki durumunu basına kapalı oturumda anlatacaktı.

Ondan sonra da komisyon çalışmalarının ikinci aşamasına geçilecekti, yani örgütün tasfiyesi sürecini hızlandıracak ve örgüt üyelerinin akıbetini belirleyecek yasal düzenlemelerin hazırlığı aşamasına.

İşte ikinci aşamaya geçmeden önce İmralı’ya gidiş konusunun netleşmesi bekleniyordu. Sonuca göre  süreçteki tıkanmanın akıbeti de belli olacaktı.

PKK’nın üçüncü adımı

İki bakan ve MİT Başkanı komisyona sunum yapmadan bir gün önce, PKK’dan yeni bir açıklama geldi.

Örgüt, 11 Temmuz’da silahlarını sembolik bir törenle yakarak silah bırakma sürecini fiilen başlattı. 26 Ekim’de de Türkiye içindeki silahlı unsurlarını sınır dışına, Kandil’e çektiğini duyurdu. O açıklamada çatışma riski bulunan yerlerde bunun olmasını önleyici düzenlemeler yapacağını da ilan etti. İşte bu çerçevede, 16 Kasım 2025 itibariyle Zap’ı boşalttığını açıkladı.