“Burada, 19 Mart 2025 tarihinde saat 14.00’te, İstanbul Üniversitesi öğrencileri polis barikatını aşmış, 12 yıl boyunca halk üzerinde sistematik bir şekilde örülmüş olan korku duvarını yıkmıştır.”
15 Mayıs’ta sembolik olarak İstanbul Üniversitesi’nin (İÜ) girişine asılan levhada işte bu ifadeler yer alıyor.


Karikatürist Hikmeti Tabiyeci imzasını taşıyan bu levhanın da işaret ettiği üzere, 19 Mart protestolarının fitili tam olarak burada ateşlendi.
18 Mart’ta İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilmesi, 19 Mart’ta ise yüze yakın çalışma arkadaşıyla birlikte gözaltına alınmasıyla başlayan süreç, kısa sürede farklı kesimlerin talep ve şikayetlerini dile getirdiği protesto gösterilerine dönüştü. Öğrenciler protestolarda başı çekti.
İlk geniş kapsamlı protesto gösterisi, İmamoğlu’nun iptal edilen diplomasını aldığı İstanbul Üniversitesi’nde yapıldı. Eylemde öğrencilerin karşısına kurulan polis barikatı yıkıldı ve gençler Saraçhane’ye doğru yürüyüşlerini sürdürdü.
Bir sokağın yüklü tarihi
Ancak aynı sokağa birden fazla levha asmak gerekebilir.
Beyazıt’ın geçmişine göz attığımızda, Türkiye tarihindeki kritik dönüm noktalarında, İÜ öğrencilerinin defalarca ön plana çıktığını görüyoruz: Mesela 1960 yılının baharında yaşanan eylemler, Demokrat Parti’nin (DP) Tahkikat Komisyonları kurarak muhalif sesleri bastırma çabasına karşı İÜ öğrencilerinin öncülüğünde gerçekleşti.
19 Mart 2025’te barikatın yıkıldığı sokak, aynı zamanda 1978 yılında yedi öğrencinin bombalı saldırı sonucu öldürüldüğü Beyazıt Katliamı’nın yaşandığı yer.
Daha sonra öğrenci hareketi 12 Eylül Darbesi’nin ölü toprağını üzerinden yine bu sokaklarda attı.
Sadece eylemlerin değil aynı zamanda ateşli siyasi tartışmaların da mekanı olan Beyazıt, bize incelemeye değer bir bellek sunuyor.
Bu sebeple hem geçmiş kuşaklardan hem de bugünün öğrenci hareketinden isimlerle konuşarak İÜ’deki öğrenci hareketini ve Beyazıt’ın mirasını inceledik.
Beyazıt Katliamı’nın canlı tanıklarından Yazar Oğuzhan Kayserilioğlu ve İÜ Öğrenci Kolektifleri’nden Ceren Kumaş ile Beyazıt sokaklarının dününü ve bugününü konuştuk.
Derinlerdeki kökler
Kent tarihi için Beyazıt Meydanı’nın ayrı bir yeri var. Bizans döneminde bile şehrin en önemli toplanma alanlarından biri olan Meydan, ismini II. Beyazıt zamanında yapılan cami ve külliye düzenlemelerinden aldı.
Çevresindeki her bina, Bizans’tan günümüze farklı olayları ve dönemleri aktarıyor. Biz de ilk adımı Cumhuriyet öncesindeki bu köklere doğru atıyoruz. Kayserilioğlu bize önce Meydan’ın Laleli tarafındaki Patrona Halil Hamamı’nın hikâyesini hatırlatıyor: