Malum olduğu üzere, Meclis’te kurulan komisyonun üç üyesi; PKK’nın kurucusu, İmralı hükümlüsü Abdullah Öcalan ile beklenen görüşmelerini nihayet yaptılar.
Sessizlikle sarılıp sarmalanan görüşmede neler olduğunu öğrenebilmek için bir hayli beklemek gerekti.
Zira, komisyonun geri kalanı bu gizlisi bol görüşmeye vakıf olabilmek için takribi on gün bekledi. Sonuçta resmî açıklamanın ne kadar doyurucu olduğu da tartışmalı.
İmdada yetişen ise gayriresmî bilgilendirmeler oldu.
Ada yolcularından DEM Partisi Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit biri görüşmeden hemen sonra Mezopotamya Ajansı’na, diğeri de komisyonun 4 Aralık’taki toplantısından sonra T24 yazarı Cansu Çamlıbel’e olmak üzere iki röportaj verdi de, merakların bir kısmı giderildi. Komisyona yansıyanlardan daha fazlası elde var ama o da tek taraflı bilgilendirme. Bir teyit yok.
Dolayısıyla Öcalan’ın komisyon üyeleriyle görüşmesini diyalog diyalog bilmiyoruz. Görüşmede Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) aldığı bir kayıt var ama o da devletin hafızasında.
4 Aralık 2025’deki Meclis komisyonu toplantısında, diğer komisyon üyelerine ve kamuoyuna görüşmenin tam tutanağı yerine onun özeti açıklandı.
Bu vesileyle şunları öğrendik:
Öcalan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve Recep Tayyip Erdoğan’a şükran ve teşekkürlerini iletmiş.
Sürecin başından beri verdiği sözlerinin arkasındaymış. Koşullar el verirse teorik ve pratik imkanının bunu gerçekleştirmeye müsait olduğunu, Suriye ve Irak’ta da etkili olduğunu söylemiş. Ama PKK lideri olarak her saha için kesin talimat vermesi gerektiğini, bu adımlar gerçekleşince yeni bir iklim oluşacağını savunmuş. Yani Öcalan “Ben sözümün arkasındayım da, yerim az dar” demeye getirmiş.
Öcalan ayrıca, şehit ailelerinin hassasiyeti hatırlatılınca, “her asker kaybının kendisi için trajedi olduğunu, asla sevinmediğini, gençlerin böyle ölmemesi gerektiğini” de “TUSAŞ eylemine üzüldüğünü” de ifade etmiş.
Öcalan’a “Lozan ve 1924 öncesi döneme ait dilin kullanılması süreci zehirliyor” denildiğini ya da ona “Türkiye için hiçbir zaman gerçekleşmeyecek iddialarda bulunmanın süreci sabote etmek olacağını ifade eden” lafların edildiğini bilmemiz ise özellikle istenmiş. En azından özette bunlara yer verilmesinden çıkan sonuç bu.
Kamuoyunun yüreğine su serpme minvalinde bir kısım daha var.
O da Suriye konusunda. Zira özet tutanakta şu ifade var:
“‘En son Zap bölgesi boşaltılırken örgüt üyelerinin elinde silah olması kamuoyunda infial yaratmış, bu konuda yapılan çağrıya PKK’nın tam uymadığı görülüyor’ denilmiş, SDG’nin 10 Mart Mutabakatı’na uyması gerektiğinin elzem olduğu, Suriye konusunda yeni bir çağrı yapması gerektiği Öcalan’a söylenmiştir.”
Öcalan’ın “PKK’nın sadece elindeki silahları değil zihinsel olarak da silahları bırakması gerektiğini" söylediğini, kendisinin pozitif hamleler ve adımlar peşinde olduğunu ifade ettiğini de bu vesileyle öğrendik.
Özet tutanak dolayısıyla yine biliyoruz ki özellikle MHP ve AKP milletvekilleri Öcalan’ın ağzından Suriye’ye ilişkin taahhüt almaya çalışmış, lafı da döndürüp dolaştırıp bu konuya getirmiş. Mesela yine tutanakta, “Suriye’de yerel savunma gücü olup olmayacağına dair sorulara ‘Savunma gücü yok, asayiş kapsamında güçler. Yani polis gibi’ cevabını vermiştir” cümlesinin yer alması da bu yöndeki kanıtlardan biri.
Özet tutanak okunması suretiyle komisyonun bilgilendirilmesi yöntemi tabii ki başta DEM Partisi olmak üzere bazılarını tatmin etmedi. Lakin Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş’un da, hükümet kanadının temsilcilerinin de ve belki MİT’in de, Öcalan’ın tüm sözlerinin noktasıyla, virgülüyle Meclis’in resmî evrakına girmesini uygunsuz buldukları hissediliyor.
Nitekim, DEM Partili Gülüstan Koçyiğit’in Cansu Çamlıbel’e verdiği röportajdan bunların Suriye’ye yönelik ifadeleri olduğunu çıkarmak mümkün:
“Suriye’de sistem yine bir diktatörlüğe dönüşecekse Kürt güçleri bunun bir parçası olmayacaktır, Öcalan’ın demek istediği bu. SDG’nin iki güce ayrılabileceğini; birinin merkezi orduya entegre olabileceğini, diğerinin ise bölgede yerel asayişi sağlayabileceğini düşünüyor. YPG’nin de kendini PKK gibi lağvedeceğini söylemedi. Meclis’te ‘özet’ diye sunulan tutanağa dahlimiz de yok, altında imzamız da yok. Öcalan’ın Suriye konusundaki geniş değerlendirmesi özette yok, Şara konusundaki vurguları hiç konulmamış."