Sayın Ahlak Bekçisi,

Size bu satırları yazarken hissettiğim utanç ve vicdan azabı, meslek hayatımda karşılaştığım en zorlu davadan bile daha ağırdır. Adımı vermek istemiyorum, ancak kariyerinde önemli bir yere gelmiş, 30’lu yaşların sonunda, prestijli bir hukuk bürosunda yaklaşık on beş yıldır çalışan bir avukatım. 

Başarılı, saygın ve dürüst görünmeye çalışan biriyim. Ancak bu dış görünüşümün altında, beni gençlik yıllarımdan beri sessizce kemiren, açıklanması dahi güç bir yük taşıyorum: kleptomani denilen hastalık.

Çalma hastalığı deniyor ama ben aslında çalmıyor, daha çok aşırıyorum diyebiliriz. Yani öyle ufak tefek şeyler alıyorum. Çoğu zaman bir kalem, bazen bir ajanda, bazen de önemsiz, küçük başka bir ofis eşyası... Maddi değeri olmayan, zararsız sayılabilecek şeyler. O anki dürtüye karşı koyamıyor, elimi uzatıp alıyorum. Bunu yaptığım anda içimi anlık bir rahatlama hissi kaplıyor. Hemen sonrasında da büyük bir pişmanlık ve ezici bir vicdan azabı…

Bu hastalığımın iş yerinde fark edileceği korkusu beni çok endişelendiriyor. Yaklaşık 15 yıllık kariyerimde iki kez, aşırdığım küçük bir eşya yüzünden yakalanma tehlikesi atlattım. Her seferinde utanarak, “Farkında olmadan almışım, nerede buldum ben de bilmiyorum,” gibi zayıf bahanelere sığınmak zorunda kaldım. Ama “Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar...” diye düşünüyorum. Üçüncü yakalanmada kariyerimi ve saygınlığımı kaybedeceğimden endişe ediyorum. Ama engelleyemiyorum işte kendimi.

Size soracağım soru, bence bu durumun en can alıcı noktası. “Hırsızlık ahlaksızlıktır.” Bunu çok iyi biliyorum. Peki, benim bu davranışım, yani maddi bir kazanç elde etmeyi amaçlamayan, sadece heyecan ve garip bir tatmin uğruna ve parasal değeri düşük eşyalara yönelen davranışım ahlaksızlık sayılır mı? Sonuçta bu bir hastalık ve dediğim gibi kendimi engelleyemiyorum.

Bu konuyla ilgili bir uzmandan destek almayı planlıyorum. Ama emin olun ona anlatmaktan da utanacağım ve bu yüzden uzmana gitme işini erteliyorum. Lütfen benim durumumu ahlaki açıdan değerlendirebilir misiniz?

Saygılarımla,

Vicdan Azabıyla Yaşayan Bir Avukat