Kıbrıs, malûm bir ada.
Sicilya ve Sardunya’dan sonra Akdeniz’in üçüncü büyük adası.
Adeta Akdeniz’in ortasında sabit bir uçak gemisi. Ortadoğu’yu ve Doğu Akdeniz’i kolaçan etmek için şahane bir konuma sahip.
Ayrıca yakın geçmişte yapılan araştırmalar gösterdi ki Kıbrıs’ın yakın çevresi enerji kaynakları açısından yüksek potansiyele sahip. Bu da cazibe artırıcı bir unsur.
Tüm bunlar da Kıbrıs’ı bölgesel, küresel ya da öyle olmak isteyen her gücün radarına sokuyor.
Böyle olunca Ada, yalnızca Türkiye ve Yunanistan’ın değil, bu güçlerin de adeta performans sergiledikleri bir oyun sahası haline geliyor.
Diplomasinin, siyasetin ve özel konumu nedeniyle kara para trafiğinin de ağırlığının hissedildiği bir toprak parçası...
Son günlerde bütün bu alanlarda bir dizi gelişme yaşandı.
Önce diplomasi alanında olanlardan başlayalım.
KKTC’nin yeni vizyonu
Yakın bir tarihe kadar, Kıbrıs sorununa kalıcı çözümün iki toplumlu, iki bölgeli formüllerden geçtiği, konuyla ilgili herkesin ortak görüşüydü.
Lakin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) 2021’de, bu formüle Rum Kesimi’nin hep ayak dirediğini, paradigma değiştirmek gerektiğini söyledi.
Yeni bir çözüm formülü ortaya koydu: İki devletli çözüm.
Hem KKTC hem Türkiye, iki devletli çözüm dışındaki formülleri müzakere etmeyeceklerini de ilan etti.
O zamandan beri bu yeni tutum işleniyor. KKTC’nin uluslararası tanınırlığını sağlamak için çaba sarf ediliyor.
İki kesim arasında yeniden “resmî” müzakerelerin başlatılabilmesi için Türk tarafı bir şart koşuyor: Kıbrıslı Türklerin egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün tescil edilmesi.
2024’te BM Genel Sekreteri Antonio Guterres bir adım attı. Kolombiya eski Dışişleri Bakanı Maria Angela Holguin Cuellar’ı Kıbrıs konusundaki Şahsi Temsilcisi atadı.
Lakin Holguin’e sınırlı bir görev tanımı yapıldı.
Zira hem Türkiye hem KKTC, yıllardır yeterince konuşulduğunu, görüşlerin bilindiğini düşünüyor.
Yeniden aynı meselelerin konuşulmasını “zamana yayma” girişimi olarak değerlendiriyor. O yüzden de sınırlı, süreli görev tanımında ısrar ediyor.
Şahsi Temsilci Holguin’e verilen sınırlı görev de şu oldu: Ada’daki iki taraf arasında yeni resmî çözüm müzakerelerinin başlatılmasına ilişkin ortak zemin bulunup bulunmadığının araştırılması.
Holguin, Temmuz 2024’te, BM Genel Sekreteri’ne raporunu sundu.
15 Ekim 2024’te ise New York’ta BM Genel Kurul Zirvesi’nin sonunda, Gutteres’in ev sahipliğinde KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve GKRY lideri Nikos Hristodulidis gayri resmî bir akşam yemeğinde buluştu.
BM Sekreterliği taraflar arasında resmî müzakerelerin başlatılması için ortak zemin bulunmadığını resmî olarak kayda geçirdi.
Lakin bu tespit, bir başlamadan bitiş anlamına gelmedi. 15 Ekim’deki üçlü buluşmanın genişletilerek aynı formatta devamı kararlaştırıldı.
Sonraki randevuya kadar da iki kesimin liderlerinin sınırdaki geçiş kapılarının artırılması gibi karşılıklı iyi niyeti göstermeye yarayabilecek bazı konularda görüşmeleri öngörüldü.
Görüşmesine de görüştüler ama bir arpa boyu yol gidemediler, yine.
Cenevre randevusu
Takvimler 17 – 18 Mart 2025’i gösterdiğinde bu kez Cenevre’de yine BM Genel Sekreteri’nin ev sahipliğinde, 5+1 formatında yani Ada’daki iki tarafın liderleri, Türkiye ve Yunanistan Dışişleri Bakanları ile Birleşik Krallık Devlet Bakanı’nın katıldığı bir toplantı yapıldı.
Dışişleri kaynaklarına göre bu toplantı 60 yıllık Kıbrıs meselesinde yeni bir noktaya işaret etti: İlk defa federal model gündeme alınmamış hatta telaffuz dahi edilmemişti.
Bunun yerine BM Genel Sekreteri’nin de isteği üzerine, iki tarafa da yarar sağlayacak, “günlük yaşam kalitesini artıracak işbirliği” adı verilen alanlara odaklanıldı. Yeni geçiş noktalarının açılması, mayınların temizlenmesi, çevre ve iklim değişikliği, Ara Bölge’de güneş enerjisinden elektrik üretimi, mezarlıkların restorasyonu gibi konularda ortak komiteler kurulması kararlaştırıldı.
Cenevre buluşması, bir sonraki randevunun 2025 Temmuz’una verilmesiyle tamamlandı.
Ve fakat o sırada başka şeyler de oldu.